AŞS - BİR GELİP BİR GİDENDİR BU
BİR GELİP BİR GİDENDİR BU
Bütün dünya benim olsa, gamım gitmez nedendir bu; Ezelde gam turabıyla yoğrulmuş bir bedendir bu. Geldim ağlaya ağlaya ben de bu köhne dünyaya, Vuslat için ol deryaya sel akıtan didendir bu. Ben dedikçe benlik coşar, bir serabı görür koşar, Gurbet elde akıl şaşar kıymet bilmez nadandır bu. Anlamak gerek hikmeti, unuttukça zerafeti, Akla gelmez felaketi kendisine edendir bu. Aşkla olur insan düzgün, baba ocağında bezgin, Otlar yaban yerde üzgün nedameti cüdandır bu. El ariftir gelir yoklar, amacını kinle saklar, Nifak sokarak ufaklar bir de derler madendir bu. Eğme sakın başlıya baş, herkes olamaz bir yoldaş, İstiklal uğruna savaş eden şehit dedendir bu. Ar edep ne güzel irfan, geçerse gelmez ki zaman, Gökkubbede varsa cihan çınlatan bir sedandır bu. Hem Yavuz’um hem de Selim, Hikmet-i Vehbi’dir ilim, Ressam Halil, boştur elim; bir gelip bir gidendir bu. Halil GÜLEL Düsseldorf / 13.09.2019 Not : Yavuz Sultan Selim, kısa süren saltanatında çok büyük zaferler kazanmış ve Osmanlı İmparatorluğunu; hem dünya siyasetinin, hem de hilafetin merkezi haline getirmiştir. Sert mizaçlı bir Sultan olan Yavuz, aynı zamanda Türk Şiirinde de mahirdir. Sekiz yıllık saltanatında çok büyük işler başaran Yavuz, şairlerle de içli dışlıdır. Bunlardan şair Vehbi ( Hikmet) yakın dostudur. Fakat, ne olduysa Sultan ile Vehbi’nin arasına soğukluk girer. Gözden düştüğünü zanneden Vehbi, İstanbul’u terk eder ve Van’a gider. Orada müftülükte bir katiplik işi bulur ve çalışmaya başlar. Gittiği yeri kimseye söylemez, gittiği yerlerde de Şair Vehbi olduğunu bildirmez. Gel zaman git zaman Koca Yavuz, şair Vehbi’yi arar, aratır ama Vehbi yoktur. Aramalar sonuçsuz kalınca yüksek görevde bulunan bir devlet adamı; “Sultanım” der “siz bir mısra şiir yazıp, buna uygun bir mısra ile sizin mısrayı beyit yapan şaire ödüllü bir yarışma açınız ki, o beyiti zaten Şair Vehbi’den başkası tamamlayamaz... Böylece Vehbi bulunmuş olur” diye teklifte bulunur. Bu fikir Yavuz Sultan Selim’in hoşuna gider. Hemen; “BÜTÜN DÜNYA BENİM OLSA GAMIM GİTMEZ NEDENDİR BU” Mısrasını yazıp yarışmayı açar. Şairler, şiir yazanlar harıl harıl yazarlar. Van Müftüsü de yazar ve katibine şiiri gösterir. Şair Vehbi, şiire bir bakar ve olgun olarak görmez. “Efendim” der “şurasını şöyle yazsak, şu kelimey böyle değiştirsek” diye tekliflerde bulunur. Müftü, Vehbi’nin dediklerini beğenir ve onun dediği gibi yazıp Payıtaht’a şiiri gönderir. Gelen bütün şiirleri tek kişilik jüri üyesi olan Yavuz Sultan Selim inceler. “Tamam” der “işte bu mısra Vehbi’nin” deyip, Van Müftüsüne; “Yarışmayı kazandınız. Ödülünüz yolda geliyor, siz de yanınızdakini buraya gönderiniz” diye ferman buyurur. Şair Vehbi, Van’dan yola çıkmış ve Diyarbekir’de şair atalarımdan Korkut Ali dedemle karşılaşmışlar. Vehbi, Korkut Ali dedeme, bütün olan biteni anlatmış. Korkut Ali dedem de Yavuz Sultan Selim’in ve Vehbi’nin beraber yazdıkları beyite sekiz beyit daha ilave edince; hem Sultan Selim’in, hem de şair Vehbi’nin hoşuna gitmiş. İlk mısra Yavuz Sultan Selim, ikinci mısra da şair Vehbi tarafından yazılmıştır. Korkut Ali dedem, bu ilk beyiti olduğu gibi almıştır. Bu şiir, ayrı zaman diliminde, farklı yerlerde ve üç ayrı şairin yazdığı tek eserdir ve Türk Edebiyatını zarif bir inci gibi süslemektedir. Sultan Selim, başnakkaşına siyah tükenmez kalemle dedemin bir portresini çizdirmiştir. |