KUYUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Diyarbakır Lice ilçesinde görev yaparken, 1975 depreminde yapılmış bir barakada kiracıydım. Bütün barakaların bahçesi vardı. Bahçelerinde kuyu vardı. Benim barakanın bahçesinde kuyu yoktu. Bahçe duvarı çalıydı.
Barakaya taşındıktan yirmi gün sonra çalıların yerine sur gibi taş ördürdüm. Beş altı maaşıma mal oldu. Başka ev bulamamıştım. Yazın da Lice’de kalmak zorundaydık. Gidecek evimiz yoktu. Akraba çok. Kardeş ve yeğenler yüzü geçiyor. Hepsi konuk etmek ister. Ben kendi evimden başka yerde rahat edemiyorum. Kaldığım evin bütün masrafını üstlensem de rahat edemiyorum. Yazın bahçede kuyu kazmaya karar verdim. Hem spor yapmış olacaktım. Hem de zaman öldürmüş olacaktım. Ölümün kol gezdiği sokaklarda az boy gösterecektim. Kazma, kürek, murç, keski, balyoz aldım. Yaz tatili başlangıcında kuyuya başladım. Tatilin bitimine doğru suyu buldum. Bahçede yetiştirdiğim Domates, biber, patlıcan, salatalık, tere, maydanozu kuyu suyu ile suladım. Kuyu ev sahibine hediyem oldu. Bahçe duvarı da ev sahibine hediyem oldu. Yaptığım hiçbir masrafı kabul etmiyordu. Yaptırdığım sur gibi duvarlar hayatımızı kurtarmıştı. Bu şiir suyu bulmadan önce yazılmıştır. Lice’de yaşamak çok zordu. “Üç Aylık Alın Terime” Bu vefasız bir kör kuyu, Toprak doldu tam beş duyu, Su çıkmadan gel de uyu, Ben kazarım çıkmaz suyu… Metrelerce oydum taşı, Belli değil dibi başı, Üstten bakan olur şaşı, Ben kazarım çıkmaz suyu… Suyum çıktı suyu çıkmaz, Bu inadı beni yıkmaz, Su isteyen yürek bıkmaz, Ben kazarım çıkmaz suyu… Değiştirdim kazma kürek, Her nimete emek gerek, Sabırlı ol dayan yürek, Ben kazarım çıkmaz suyu… Cantekin der; sudur murat, Emeğine bilimi kat, Bul suyunu uyu rahat, Ben kazarım çıkmaz suyu… |
Hem şiir, hemde kuyu için emeğinize sağlık.
Selamlar....