Lodos fırtınası.
öyle bir çalkantı öyle bir esinti var ruhumda.
çatılar uçuran gemiler batıran lodos fırtınası. bir üfürük gibi kalıyor bu fırtınanın yanında. hıçkırıklar acıyla düğümlenirken gırtlağımda. iki damla kristal parçası, billur gibi göz yaşı, ıslatarak yüzümü süzülürken yanağıma. iki düşman ordu topları tüfekleri atlarıyla. davullar mızıkalar trompetler çalarak. savaşıyorlar kıyasıya kan gövdeyi götürüyor. karışmışlar birbirlerine cehennem gibi her yer her yerde ölüler peşpeşe devriliyor ölenler kolsuz bacaksız başsız yerde sahipsiz ölüler. çiğnemiş atlar bedenlerini tanınmaz haldeler. ölü bedenlerden oluk oluk akan kan. boydan boya boyanmış kıpkırmızı meydan. kafamın içinde savaşıyorlar hiç durmadan. kafamın içi kazan. kafamın içi meydan. ben değilim bu adam. bu adam benden geriye kalan. bu ben miyim bu mudur bu günüm benim. kimsem yok artık terkedilmiş bir harabeyim. nereye gitti sevdiklerim nerde beni sevenler. nereye kayboldular o güzeller güzeli sevgililer ince belli, beyaz tenli, ay ışığı misali huriler. ellerinden cennet şerbetleri içtiğim melekler. yavaşça hissettirmeden sessizce çekip gittiler. sonbaharım bitip, mevsimim dönerken kışa. kalmadı etrafımda kalabalık her yer tenha. viran olmuş bahçem vermiyor artık gonca gül çöle dönmüş ötmüyor gönül bağımda bülbül. duyamıyor o güzel nameleri bu ihtiyar gönül. topla pılını pırtını yavaş yavaş hazırlan. yolcu yolunda gerek zaman artık o zaman. bir varmış bir yokmuş derken an ve an, nasıl geçti şu ömür hiçbir şey anlamadan. . . . ismail oral . . . |