poştahana (postahane)
1984’tü...
özal’ın telekomünikasyon devrimi olmuştu. eve, işe, yazıhaneye, küçelere. tuşlu telefon herkesin oldu. "alo!.." alo ha alo! muhaberat ve muhabere, yeni isimle: iletişim deniyordu. "telekomünikasyon"u da ptt genel müdürü diyordu. konuşmak ve fikir özgürlüğü telefon sapıklarını durduramadı... milletin karısına, kızına sapıklar; mahsuscuktan: " mustafa dayının oğlunun evi mi ora bacı?" " itoğlit yağnış nümere dedik ya az evel!" çağdaş uygarlık gelmişti: gelmesine gelmişti de amma! amması vardı! bakkallar da trene iştirak etmiştiler. tezgaha dahilin kırağına kumbaralı telefon koymuştular. at parayı görüş! sanhulyalı mıydı... pikroplu muydu... yaylacıklı mıydı... kars’ın imişlisi miydi... sabahın köründe bakkalın telefonu eline almıştı: " bacı bacı... hele o dünürüm kakaşı bir benim önüme ver!" " poştahana, poştahana... baban ruhunu seversen düngürümü önüme ver!" ardahan edebiyatına kazıklarla çakıldı: "poştahana"... "poştahana"... cenap şehabettin’nin tiryaki sözlerinde ki; tabirlerden biri gibi oluvermişti: " poştahana"!.. "poştahana"!.. y.yılmaz 30-06-2020 toki960 çanakkale |