dişi aslan
büyük dayım elini yumruk yapmıştı,
masaya vurdu. öğlen soframızdı. köyden gelmiştiler: dayım, karısı. annem çayla ekmek ve peynir yedirecekti. yumurtalı kayganak ilave etmişti. eski kaşardan kesmişti. erzurum şekeri birkaç tasta sunmuştu. ekmek sıcak çıkmışıydı: celil ağa’nın fırın, evimizin altındaydı. kazağımın kolunu uzatmıştım sele olmuştu kolum ekmeklere... herkesin sofrası açıktı, aç’ın misafiri ol... tok’un!.. Tanrı’nın misafirliğindeydin, o’nun konuğuydun. bereketiyle evsahibi de nimetlenirdi. çiçekli muşamba üstü; çay bardakları. ekmek kırıklarını den’liyordum. me’met efendinin kızı bankaya memur olmuştu... mevzuu ediyormuşlar mahallede kadınlar. dayım: "asker de bölük komutanımız birgün bizlere... aslan aslandır... aslanın erkeği... aslanın dişisi olmaz demişti: aslan aslandır." ben, dayımın kadınların erkekler gibi memur olabilir dediğini, kadınla, erkeğin eşit olduğunu anlamıştım. deklare etmişti. dayım hümanistti... dayım "insan hakları" bilmezse de: sağduyuluymuştu! seller suları, sofrayı, çay bardakları, şeker kırtiklerini, masayı, kaşarı, francalaları, tası tabağı, sildi süpürdü!.. zaman bize ve sofraya acımadı! y.yılmaz 960toki çanakkale 29-06-2020 |