2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
736
Okunma
büyük dayım elini yumruk yapmıştı,
masaya vurdu.
öğlen soframızdı.
köyden gelmiştiler:
dayım,
karısı.
annem çayla ekmek ve peynir yedirecekti.
yumurtalı kayganak ilave etmişti.
eski kaşardan kesmişti.
erzurum şekeri birkaç tasta sunmuştu.
ekmek sıcak çıkmışıydı:
celil ağa’nın fırın, evimizin altındaydı.
kazağımın kolunu uzatmıştım sele olmuştu kolum ekmeklere...
herkesin sofrası açıktı,
aç’ın misafiri ol... tok’un!..
Tanrı’nın misafirliğindeydin,
o’nun konuğuydun.
bereketiyle evsahibi de nimetlenirdi.
çiçekli muşamba üstü; çay bardakları.
ekmek kırıklarını den’liyordum.
me’met efendinin kızı bankaya memur olmuştu...
mevzuu ediyormuşlar mahallede kadınlar.
dayım:
"asker de bölük komutanımız birgün bizlere...
aslan aslandır...
aslanın erkeği...
aslanın dişisi olmaz demişti:
aslan aslandır."
ben, dayımın kadınların erkekler gibi memur olabilir dediğini,
kadınla, erkeğin eşit olduğunu anlamıştım.
deklare etmişti.
dayım hümanistti...
dayım "insan hakları" bilmezse de:
sağduyuluymuştu!
seller suları,
sofrayı,
çay bardakları,
şeker kırtiklerini,
masayı,
kaşarı,
francalaları,
tası tabağı,
sildi süpürdü!..
zaman bize ve sofraya acımadı!
y.yılmaz
960toki
çanakkale
29-06-2020
5.0
100% (4)