Bir ölüm haberi.
neşen yerinde tıkırındayken her şey.
mutluyken,hayatın yolunda akarken. bir ölüm haberi gelir sevdiğin birinden. az önce şen şakrak kahkalarla gülen sen, ağlamaya başlarsın birdenbire, aniden. ölmek istersin bilinçsizce sen de ölenle. kana karışan zehirin tatlı sarhoşluğu gibi, yayılır korkunç bir acı tüm bedenine. kendinden geçmiş halde bakarken sessizce. birdenbire görünmeyen nurdan bir perde. nasıl olur bilinmez beliriverir ansızın önünde. daha önce bizi bırakıp göç edip gidenler, sıra sıra, saf saf dizilmişler perdeye. büyük bir muhabbetle karşılıyorlar geleni. belirsizler, solgunlar, ışıklar içinde hepsi. aydınlık mı karanlık mı hiçbir şey belli değil. tek bir mum ışığı sanki titreyerek yanan. karanlık büyük bir odayı hafif aydınlatan, hoş bir loşluğun icinde garipler şekilsizler. bir de derinden gelen anlaşılması zor sesler. adeta yanı başında hepsi. tutacaksın uzansan ellerini. kendi aralarında bir muhabbet var sanki. ama sen bu muhabbete asla katılmazsın. bakarken özlem ve acı dolu bir kederle, nasıl da uzaktan sana el sallıyor sevdiğin. gözleri nemli, dökülüyor sanki iki damla yaş. kapanıyor arada ki perde yavaş yavaş. gönderirken artık seni sana son bir selam. sevdiğin gidiyor artık uzaklara sessizce. bu gidiş o kadar kabul edilemez ki bazen. gönderemeyeceksin sen onu, uzun bir süre daha seninle kalacak, senin yanında olacak ölen. canımızdan can onlar, canınızın bir yarısı, kimimizin annesi, kimimizin babası. nice sevgililer bu yollara düştüler, izin bile alamadan bizlerden, ansızın, kaderlerinin peşinden koşarak gittiler. merak etme bitecek elbet bir gün bu hasret. kavuşulacak günün birinde sevdiklerimize. ama o gün için çok fazla dert edip üzülme. bir üzülen bulunacak elbette senin içinde. tamam olup da vakit, vuslat günü gelince. . . . ismail oral . . . |