sen mi bana ben mi sana zulmettik daha öğrenemeden düştük oltaya yiyemedik sevgi ve saygının katmerlisini hele ki de susmayı hiç mi hiç beceremedik haletiruhiyeyi anlayıp da dinlemedik bile çığlığımız da ki canhıraş nağmelerimizi sadece hep kendimize dönüktük uyanıkken de uyutulduk
en şahika zevklerimizi bile fark edemedik illa ki bir şeyleri de gizli ve yok tuttun berrak sular gibi kalplerimizi de birbirimize açamadık hiç bir an yüzleşemedik gerçeklerle üstüne üstüne geldikçe kusurlarının hep deve kuşu taklidine yattın ve hata üstüne hataları yığdın dağ boyu
kıssa zamanda da çevreci olup da çıktık el alem ne derler de yıpranıp da yıpratıldık ağız dalaşlarından ben sordukça sen hep inkara yattın mevsimlik’ten günü birliğe döndü kavgalarımız ortak olduğumuz gecelere şüpheci duyguları serpiştirdik ayaklarımızın kinayeli ezdiği o taş kaldırımlarda kabir azabına döndü daha ölmeden yaşantımız
o ettiğimiz aşk nağmeleri eşliğinde el eleyken parıldayan gözlerimiz kır koşularımız da pisi pisine de bitti köy kahvaltısında ki muziplikler imiz yüreklerimizde yanan o duygusal ateşler bir çırpıda tümden buz kesti
önce eller birbirini bıraktı sonra da gözler de kaydı etrafta ne varsa ya buluşmalarımız da tehir de kaldı gizli saklı ali cengiz oyunlarıyla saklambaçlı olunca kusur ve günahlarımız kum havuzu taneleri kadar hata ve kusurları doğurunca da yüreğimiz kalbi yollarımız da çatallaştı
yılkı atları gibiydik hedefsiz ve gaye sizce bilinçsizce koşuşturan evcil halimizle bile yabani olduk işte o anda minik çocuklar gibi çaresiz kalı vermiştim tık nefesle yaşanmıyor ki böğrüme saplı iken sinsiliğin keskinliği kirli kan toplanırken şu aptal beynime feryat figanlar da çaresiz kalı verdi dönekliğine
bir kızgın tava gibi yapıştın yüreğimin ortasına umut rüzgarlarımızın da beli tez büküldü o sahte mazinin pençelerinde atim de boğuldu katran rengine büründü pembe hayallerim neden bu kabuslu ıstırap yarabbim illa ki yapman mı gerekti nankörlüğünü kapımı çalan sen kapatıp da kaçan yine sen oldun delişte geçince o kaypak bakışların kalbim parçalandı
elbet beni çıkartınca mahkum kalır o yürek yalnızlığa sen hiçte merak etme kaybettiğinin ismi öyle kolay gömülmüyor kara toprağa
istersen bir başka dayanak bul sırtına veya dadan aç itler gibi el çayırlarına kokuşan beden yunsa bile ak pak olmaz bunu bil heveslenme sakın ha acar umutlara eğ başını önüne de haya et bir anda da tüm şirretliğinin illa ki de edepsizliğinin kahrı çökecektir boğazına ve boğum boğum takılacaktır nefes boruna
zaten hiç bilemedin ki sevilmeyi de sevmeyi de hele bir dur az daha dur da bekle orada illa ki de layık olduğun o çöplüğüne düşeceksin ve o an sakın düşünüşte beni de kirletme
elveda demeden sakın ola bir daha eski günlerini de arama sende ki bu kuyruk acısı bende tüm hayallerimin umutsuzluk cesedi varken bir daha bu kızgın toprakta vuslat yeşermez bilesin...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
-Yılkı atları gibiydik... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
-Yılkı atları gibiydik... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sevda ve özlem vardı,duygulu, her zamanki gibi çok güzeldi, çok acıklıydı, yüreğine sağlık Üstadım , ders vericiydi,akıcı anlamlı düşündürücüydü kutluyorum Dualarımla selamlarımla