BİZİ KISKANMAYAN BATININ BEN TA...
ADI FİLE, İÇİ ÇİLE…
“Yolu süpermarkete de düşen –bazı- süper hayatlar” (Askerlik görevini tamamlayıp gelen biricik oğullarına yemek yapmak için alışveriş yapan anne baba ile “mücevherat günü” yapan iki şen dûlun hikâyesidir…) ufak külüstür arabası ile yanaştı adam ilk gördüğü boş yere indiler hanımıyla markete doğru yürürken koca bi’cip geldi içinden şen kahkahalar maş’Allah İngiliz katanası gibiydi araba iki muhafazakâr(lı) şişman neşeli hanım yeni zengin olmuşlar belli, güle oynaya geçtiler önlerine aceleciler çocuklar gibi şendi ikisi de elleriyle koymuş gibi bulup aldılar nasıl aceleci nasıl da seriler hayret beklenmeyen bir çeviklik ve insanı korkutan, hayrete düşüren bir iştahtı bu karı koca ürke korka yanaştılar rafa çekinerek batıklar fiyatlara, sonra! (Önce şen dûllar yanaştı kasaya, sonra kahramanımız karı koca) iki market arabası peş peşe yanaştılar kasaya ilki tıkış tepeşti, öteki yarım kucak, belki I. (Şanslı) Market Arabası “poşet kaç tane olsun” dedi kasadaki kız “ver on iki tane, peşin” dedi cipin sahibesi bastılar yine kahkahaları kakara kikiri şiddetinden market inledi bir bir geçti nimetler tören atları gibi gösterişlilerdi pastırmalar kavurmalar hele sucuklar sosiler bile irili ufaklı arz-ı endâm ettiler boy sırasına bile uymamışlardı, pek kibirli kaşarların en eskisi ve yeni taze kaşarda vardı kuymak için kolhot is kokan Çerkez peyniri pizzaların üstüne lâzımmış illâ parmesan daha bilemedim kaç çeşit gurme peyniri saymaya iki elimin parmakları yetmedi bal ilen dostu kaymakta vardı hani karideste almış evin hanımı top top almış lop lop yerlermiş - ver kahkaha efektini İbrahim- ançuez, lâkerda da almış pek yenmese de zengin gösteriyormuş sofrayı ya, o yetermiş börekler var daha, mantılarla on çeşit pastanın yaşı kurusu yirmi çeşit ithal çerezi de koy hepsinin üstüne, oh şifâ olsun efendim yarasın sebzeler duş almış, cast ajansı seçmiş bir bir görsen hepsi artiz gibi, ışıltılı, makyajlı kadıncağız âh zavallı kuşkonmaz bile almış geçen haftaki mücevherat gününe ama nerelerine konduracağını bilememiş çürütmüş çöpe atmış torbasıyla soğan sarımsak soyulmuş doğranmış parasını verirsen senin izin özel eziyorlarmış sabah realitiy şovlarından Yasin okuyup dağıtmaktan e arada da büyücülere üfürükçülere uğramaktan pek vakti olmuyormuş şimdi muhafazakâr/lı hanımların meyveler de seçmece ayıklanmaca özel muhafazalı kutularında hafif donuk pazarda tazesi beşe, burada yarım kilosu yirmibeşe geç geç bitmiyordu araba bi’türlü boşalmıyordu yandan göz ucuyla baktı adam sonra göz göze gelmekten korktu hanımından yan kasa açılmış o ânda “sıradaki” anonsu ile zıpladı geçti adam, çıkardı cebinden tek poşeti oğlu çok severdi tavuğu hele fırında pişerse üçe bölünce suyuna pilav, kemiğinle çorba birazcıkta salata, bir de en ucuzundan tatlı ayranı ev yoğurdundan yapardı hep karısı üç gofret iki çeşit meyve vesaire “yüz altmış lira” dedi kasa ödedi adam iki yüz lira verdi “kalanıyla benzin alırız bari hanım” der demez şen dûlların on iki poşeti dolmuş üç tane de yeni poşet takviyesi ile biten mütevazı alışverişinin tutarını duydu “iki asgarî ücret!” şaşırmadı iki yüz çeşit malzeme sudan ucuzdu vallahî e şimdi batı bizi kıskanmasında ne yapsın! muharremali (günümüz) |