Avcının Günlüğünden Çinçik MartavalıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Toplumun aynası yalnızca şairler yahut ozanlar değildir. Avcılar da bence içinde bulunduğu toplumun aynasıdırlar. Nasıl ki bir devlet 10’ar liralık bağışla sosyal devlet politikasını yürütüyorsa bir avcı da kuşların en küçüğü olan çinçikle kimleri doyuruyor hep birlikte bakalım.
Çakaralmaz ile gitmiştim ava
Serçelerle doldu bir anda hava Vurduğum çinçikle kaplandı ova Marsa kadar uçtu gerisi sanki Maşallah deyin de gelmesin göze Gagasından pena yaptım bin saza Burun kıvıran var, yazılan söze Tanımıyor onu kimisi sanki Duruşuna baksan, sanki küheylan Dışı başka içi bambaşka hayvan Korumalı ondan bedeni insan Tırnakları beton çivisi sanki Bu da kim demeyin bakıp da ona Görenler eylerdi yerden temenna Bizimki yakındı yüz elli tona İki yüz ton gelir irisi sanki Kaşalotla mukayese, geç onu Kırk ayda bitirir yüz bin aç onu Doyamadım seyretmeye hiç onu Gözleri okyanus mavisi sanki Kırk kasapla yüzdüm tenini onun Erciyes’e astım gönünü onun Yüz ırgatla ölçtüm, enini onun Bin yüz elli metre çevresi sanki Sürek avı yapıp peşinden gidin Elde kamerayla, pusuya yatın Avına çökerken temaşa edin Fantomu andırır sortisi sanki Otuz ay uçarmış uyku kaçmadan Seksen yıl yaşarmış hiç su içmeden Formunda olursa bir gün geçmeden Bin tane yumurtlar dişisi sanki Bırakmaz huyunu ecel gelmeden Geçirir ömrünü yerde kalmadan Kuşlar havalanmaz izin almadan Sanırsın onların reisi sanki Gölgesini gören ürkermiş ondan Çakalların şefi korkarmış ondan Kartallar, şahinler bıkarmış ondan Kahramanlık dolu mazisi sanki Günlük elli çuval yemle doyan o Harmanları dört bin yıldır soyan o Avşar’a, Cerit’e posta koyan o Toros dağlarının şakisi sanki Kalbini matkapla oyduktan sonra Kanadını Çin’e yaydıktan sonra Etinden Erzurum doyduktan sonra Adana’ya yeter yahnisi sanki Yolunan teleği sığmadı hana Yalnızca bir uyluk yakın kırk tona Çalışırsa İGDAŞ sadece ona Yüz on saat pişme süresi sanki Yerini alamaz başkası onun Ruhumuzu okşar, şarkısı onun Altından değerli dışkısı onun Harran’ı gübreler küspesi sanki Sakatat kısmının hakkını verin Ondaki lezzeti tadarak görün Doksan gün boyunca günde üç öğün Orduyu doyurur beytisi sanki Kaf Dağı’nda bile hükmü yürürmüş Su içtiği zaman umman kururmuş Nice avcılardan postu korurmuş İstiklal savaşı gazisi sanki Kapanır tüyünden bütçe açığı Anlatır methini reklam kuşağı İstanbul’u besler sade iç yağı İzmir’e çok gelir yarısı sanki Kadirli, Andırın, Afşin’den başka Antalya, Kayseri, Mersin’den başka Sakarya, Ankara, Samsun’dan başka Bursa’yı doyurur sotesi sanki Kanatları için yüz mangal yaktım Dokuz bin turist var uzaktan baktım Altmış kamerayla resmini çektim İbikleri Eyfel Kulesi sanki İçimden haykıran sesi dinledim Onun sayesinde hayır işledim Hava kurumuna teslim eyledim Kırk uçak aldırır derisi sanki Mitilini atıp öldüğü yere Görevini yaptı vermeden fire Teşrif etti belki günde yüz kere Kırk yıl ağıt yaktı karısı sanki Ciğerinden çıkan saçma yüz kürek Bin kırk kurşun yemiş soldaki böbrek Delibal’ım çinçik değil mübarek Makine kimyanın bayisi sanki DELİBAL – Celil ÇINKIR |