İki Eylül Caddesi
Bir yerde his de yanılır
Ona bakma Senden bana fayda yok Benden sana olur ama. Ne bileyim abi Hiçbir şey yapamazsam Yörende dolaşırım O da bir şey, değil mi? Kimse cesaret edemez sana bakmaya Sayemde rahat edersin Belki yan yana görünce bizi Utanır eskiliğinden Yeniler kaldırım taşlarını da İki Eylül Caddesi Seni işten aldığım bir gün Ekmek asalım fırın demirlerine Karnı acıkanlar alsınlar Ben doyarım Hem bizden görürlerse Utanır, zenginler de asarlar Sence olasılık dışı ama Denemeden bilemeyiz Fırın demirlerine ekmek asalım Paramız yetseydi fırını asardık Kimse aç kalmazdı Üzerine alınma da Tanıdığım herkes neden fakir abi? Dur, yorulma sen ben açıklarım: Kesinlikle yoksulluğun tek suçlusu İki Eylül Caddesi Bak, gördün mü demiştim sana Isı derecem yüksek değilmiş işte Tamamen annemin işgüzarlığıymış o. Yahu ben bir başımayken ’’bir’’ bile olamadım Ama birlikte yoksul olduk seninle, Az şey mi bu? İnsanlığımız sayesinde ve Eksiklerimiz yüzünden çabucak kaynaştık. Benim hiç sevgilim olmadı be abi! Seninle sevgili olsaydık Demirkubuz filmine iki bilet alırdık Demirkubuz filmlerinde de nedense bütün kadınlar Soğuk, geçimsiz, aksi... Geç oldu kalkalım mı? Eve gitmezsek merak eder İki Eylül Caddesi. Tamam, tanıdığım bütün abileri öldürdüm Ama romantizme hazır değilim henüz N’olur yapma! Sırası değil şimdi Ben her şeyi ağırdan alanlardanım Aşırı münzevilikten kör kütük sarhoşum Ellerinse aşırı dinci, Dokunursan çarpılırız Çarpılmalar hep korkutur da beni. Varsın bir dokunuş alacağım olsun senden Nasıl olsa sabaha unuturum Ama yalnızlığımı ölsem unutmam! Her durumun en az bir sorumlusu Aranır da bulunur ya hep; Alçak, kalleş, sinsi... Tek sebebidir kimsesizlikten yok oluşumun Alenen ilan ediyorum Kanlı bıçaklı düşmanımdır artık Yok olası İki Eylül Caddesi. Çoktan çıktı ok yaydan Bütün caddeler, yok olsun şimdi! |