BİR ADAM
BİR ADAM
Yusuf Yılmaz Bir adam vardı, Esrarengiz! Kaç aydır geçip gidiyordu önümden, Bir defacık olsun bir şey söylemeden. Kimseyi görmüyor kendi kendine gülüp söyleniyordu. Sigara dumanı arasında kayboluyordu. Seyre dalardım arkasından. Bazen gözü kayardı , Bir daha bakma dercesine. Kalabalıklardan hoşlanmaz, Hep tenhalarda görürdüm onu tek başına. Neden her şeyi terk etti acaba ? Dua ederdim ona Ey Tanrım, aydınlat bu adamın yolunu, Arkasına bakmadan giden bu adamın yolunu. Yoksa karanlıkta kaybolup gidecek. Kurtar, Hep bir yere yaklaşıp yaklaşıp geri çekilen bu adamı. Ona bir şey demeye korkuyordum. Sanki içinden bir şarkı söylüyordu. Hep kendi kendini dinliyordu. Merakım gittikçe şiddetleniyordu. Sararmış solmuş, Sonbahar yaprağı gibi Rüzgarın önünde savrulan bu adamı. Katlanamıyordu bu dünyanın zorluklarını belli. Ya da korkunç bir acı içindeydi. İçim içimi yiyordu, Bu adımın haline. Bir gün ne düşündü ne düşünmedi, Belkide bilerek Bir kağıt parçası düşürdü yere. Açtım okudum, “sen öldün gittin ama, nefesini yüzümde , tebessümünü aklımda tutuyorum, kızarmış yanaklarını, her gece öpüyorum, hep içimdesin...” diye yazıyordu Koştum arkasından kağıt parçasını verdim ona, Acı acı baktı bana, Sanki sırrını düşürmüştü yere. Sarıldım öptüm onu. Rahatlamıştı. Enseme sıcak bir damla düştüğünü hissettim. Bir şey diyemedim... |