LİCE- KAYMAKAM BEY -7Şiirin hikayesini görmek için tıklayın ŞİİRİN HİKÂYESİ
Şiiri yedi bölüme ayırmıştım. İlçelerde bilirsiniz Hükümet Konağı olur. Lice Hükümet Konağında Milli Eğitim Müdürlüğü ikinci katta, Kaymakamlık üçüncü kattaydı. Sabaha doğru şiiri bitirdim. Uyumadım. Saat sekizde dairedeydim. Şiiri daktilo ile yazmaya başladım. Bazı değişiklikler yaptım. Şiiri tamamladım. Saat ona yaklaşırken Kaymakamın kapısını çaldım. Selam verip oturdum. Şiiri "hediyemdir" diye kendisine verdim. Okurken yüzü kızardı. Yazı işleri müdürü içeri girince müsaade isteyip kalktım. Öğleden sonra Kaymakamlığa bağlı kırmızı telefon çaldı. Avizeyi her şeyi göze almış bir insanın rahatlığı ile kulağıma götürdüm. Kaymakam Bey beni odasına çağırdı. Çok yüksek tansiyonlu bir tartışmamız oldu. Daha doğrusu ben konuştum. İstifamı verdim. Kabul etmedi: "Çok duygusal bir insansın" dedi. Her yıl yaptığım gibi 1997 yazında da öğretmen olarak Mersin’e tayin istemiştim. Nihayet tayinim çıktı. 15 Temmuz’da maaşımı alıp Lice’den ayrılacağımı söyleyerek herkesle vedalaştım. Hemşerim bir polis memuru daireme geldi. Lice-Diyarbakır arasında tuzağa düşürüleceğimi söyledi. Ekledi: “Cenazende kullanacakları sloganlar bile hazır. Tedbirini al.” Faili meçhule gidecektim. Katillerim cenazemi Türk bayrağına sarıp slogan atacaklardı. Hemen eve gittim. Kitaplarımı, bazı özel eşyalarımı ayırdım. Beyaz eşyaları, mobilyaları, elbiselerimizin yüzde doksanını ihtiyacı olduğunu bildiğim öğrencilerimin velilerine vermek için hazırladım. Daireye döndüm. Velilere haber verdim. Geldiler. Görüştük. Bir gün sonra traktörlerle geldiler. Eşyaları aldılar. Ağzına kadar dolu bir kamyon eşya götürmüştüm. Bir dolmuşa sığacak eşya bıraktım. Balya, paket yaparak hazır hale getirdim. 14 Temmuz günü maaşımı da almadan gizlice Lice’den ayrıldım. Tuzak kuranları hayal kırıklığına uğratmanın tadını Mersin’e kavuşunca çıkardım. Kaymakam Bey 15 gün sonra maaşımı zar zor gönderdi. Makam arabasının tamiratına harcadık diye maaşımın bir kısmını kesmişti. 1992 Ağustos’unda geldiğimiz Lice’den, 14 Temmuz 1997 yılında postu deldirmeden ayrılmış olduk. Çok çok zor beş yıldı. Lice ile ilgili eserler: Kısaltılmış haliyle üç yüz sayfalık bir anı kitabım yayınlandı: Lice Vahşeti Gördüm. Belge yayınları. Lice Feryadı belgeseli. 47 Lice şiiri. Olaylar yaşanırken ölmeden not düşeyim diye yazdığım şiirler de var. İtiraf ettim suçlarımı, Haydi, asın beni! Haydi, kesin beni! Kuş uçmaz kervan geçmez, Diyarlara sürün beni! Ben öğretmenim! Neferiyim eğitim öğretim ordusunun, Her çileye hazırım… İtiraf ettim suçlarımı… Suç ortaklarımı da vereyim size; Beni yetiştiren öğretmenlerim suçlu, Babam suçlu, Suçludur okuduğum yazarlar, Hele de o şairler… Hepsi suçlu, Ne hırsız ol dediler ne arsız… Ne riyakâr ol dediler ne vefasız… Adam ol adam! Dediler durmadan… En büyük suçlu babam! Onların dediklerini yapmaktı tek çabam… Ver kararı kes cezamı, Görme emeğimi ezamı, Onuncu köy mü feza mı? Sür beni gideyim, Onursuz yaşamı ne edeyim, Kemal Sunal Deli Kaymakam, Ben Deli Müdürüm, Sürünmeliyim sürüm sürüm, Ben yanlış yaptım galiba KAYMAKAM BEY… Kapındaki “koruman,” Haklı ve kahraman… İhale için isim verdiği zaman, Direnmiştim: Hak, adalet, onurum, Tehdit etmişti: Seni koltuktan kovdururum… |
Şiirin hikâyesi kan donduran cinsten.
Acı da olsa Lice- Kaymakam bey şiir serisinin her biri hatırat niteliğinde idi.Çok şükür gelmiş geçmiş o günler.
Kaleminize tebriklerimle.
Selam ve Saygılarımla abi.