GEÇ KALDIK...
geç kaldık kalp göğünde parlak yıldız olmaya
geç kaldık hakikat binasında yaldız olmaya geç kaldık bir yetimin gözyaşını silmeye geç kaldık arif olup bilinmezi bilmeye geç kaldık üstümüze abanan bu dünyadan kâm almaya geç kaldık bir ömür insan olmaya ve insan kalmaya geç kaldık bize uzanan elleri tutmaya geç kaldık bir şey için her şeyi unutmaya geç kaldık yazıklardan azıklanmaya geç kaldık manevî sofralarda rızıklanmaya geç kaldık sevgi dolu pınar gibi akmaya geç kaldık karanlıktan aydınlığa çıkmaya geç kaldık nefretin buzlarını eritmeye geç kaldık boy veren ayrık otlarını çürütmeye geç kaldık sükunete, huzura, kalp dinginliğine geç kaldık ilâhî rahmetin enginliğine geç kaldık yürek yangınlarını söndürmeye geç kaldık kör nefsimizi uçurumlardan döndürmeye geç kaldık aklın kelepçelerinden kurtulmaya geç kaldık zifiri gecelerde ışığa, dolunaya geç kaldık yalandan ve riyadan kaçmaya geç kaldık hakikatin kapısını açmaya geç kaldık gönül gözüyle içimize nazar etmeye geç kaldık bu dünyada ukba için pazar etmeye geç kaldık sabrın kor ateşinde yanmaya geç kaldık o ilâhî sonsuzluğa kanmaya geç kaldık bu can bedendeyken ölmeye geç kaldık bir ömür ağız dolusu gülmeye geç kaldık heva ve hevesimize yaban el olmaya geç kaldık dost bağında bir gonca gül olmaya geç kaldık ölümsüzlüğü ölümde bulmaya geç kaldık yalnız yüce Yaradan’a kul olmaya geç kaldık mazlumların gözünde yaş olmaya geç kaldık gariplerin sofrasında aş olmaya geç kaldık muhabbet çayında dem olmaya geç kaldık kanayan yaralara merhem olmaya geç kaldık tövbeye, istiğfara, âhlara... geç kaldık mutluluğa, gül yüzlü sabahlara geç kaldık günahları tek celsede boşamaya geç kaldık elif gibi bir ömür dik yaşamaya geç kaldık, çok geç kaldık... m. nihat malkoç |