BİRAZ NOSTALJİ
Sık sık giderim 35 yılımın gençliğimin geçtiği Tuzluçayıra,
Eskiden çayırların arasından Tuzlu bir dere akarmış, o yüzden Tuzluçayır’ mış mahallemin adı. Çocukluğumu/ delikanlılığımı ve olgunluğumu yaşadığım mahalleme her girişimde hep kerpiçten yapılmış derme çatma, çok enderde olsa betonarme yapılmış gecekondular gelir aklıma, Her evin bir bahçesi ve birbirinden lezzetli meyve veren ağaçları vardı, şimdi her yeri apartmanlar kaplamış, Asmalı/ sarmaşıklı/ meyve ağaçlı bahçelerin yerlerinde yeller esiyordu. Hiç unutmam; Nur içinde yatsın bir Ayşe teyzemiz vardı, Mahallemizin sayılı nur yüzlü kadınlarındandı, Hep ağaçlarındaki meyveleri toplar/ yıkar, Plastikten büyücek bir kasenin içine meyveleri koyar, Kazim gelin size meyve topladım yiyiverin derdi. Koşarak giderdik, topladığı meyveleri bir bir mideye indirirdik, sonra arkadaşlarla kaldığımız yerden maça devam ederdik. En çokta karın/ gökten boşalan yağmurun altında, toprağın mis gibi koktuğu anda maç yapmaya bayılırdık. İçimize kadar ıslanırdık, ama yinede hasta olmazdık. Şimdiki çocuklar olsa diyorum, hemen zatürreye yakalanırlardı. En iyi arkadaşlarımdı Ördek Hasan, Gıgı Ali, Şemso, hep onlarla aynı takımda oynar genelde hep kazanırdık. Bir açık hava sinemamız vardı, orada azmı kuruyemiş ve gazoz sattım, simit fırınından simitleri kapar, Tuzluçayır’ın,Kartaltepe’nin, Abidinpaşa’nın o dar ve tozlu yollarında varmı alan simudiye diye bağırırdım. Dolmuş duraklarında su,bisküvi satar, Yine sokaklarda Şans Talih Kader kısmet beş kuruş oyunundan kazıtır, hediyeler dağıtırdım. Hiç unutmam; Bir içkili restaurant’ta komi olarak işe başladım, İlk gün çok güzeldi herşey, afferimi bile kaptım, ikinci gün garson şu masaya aşağıdan bir çorba al götür dedi. Aldım çorbayı tam o masaya yaklaştım, kim koydu bilmiyorum muz kabuğuna basıp, çorbayı takım elbiseli adamın üzerine bocaladım. İlk başarısız iş hayatımda bu oldu zaten, hem okur hem çalışırdım. Hiç yük olmadım rahmetli babama, Benden çokta memnundu babam, Derdi anneme bu ekmeğini taştan çıkartır hanım. Hiç kendi kendime kız tavlamadım. Denemedim de tavlamayı çünkü çok utangaçtım. Gıgı Ali bu konuda biraz şanslıydı, çünkü ağzı iyi laf yapardı, biraz çirkinceydi, suratı çilliydi ama çenesiyle kendini kızlara sevdirirdi. Gıgı Ali kızları tatlı dilleriyle güldürür, uyutur, biz kapardık. Çünkü Ali’den biraz daha yakışıklıydık, Ama haksızlık bu derdi hep, Ben tavlıyorum siz kapıyorsunuz. Utanırdık zaten yüzümüz kıp kızarık olurdu kızlarla konuşurken, kızlar bizden rahatlardı, o yüzden sağolsunlar kızlar bizleri hep idare ederlerdi. Ahh ah, Savrulduk hepimiz sağa sola, Hayat mücadelesinin acımasız cenderesinde bulduk kendimizi, kah aç kaldık, kah işe gitmek için dolmuş paramız yoktu cebimizde çok tabanları yağladık Tuzluçayır’dan -Ulus’a, Kızılay’a, Emeğe, Sitelere Şimdi Allaha şükürler olsun, iyi kötü sap olduk baltaya. Kazım Doğan |
A & B tarafından 2/2/2009 4:44:11 PM zamanında düzenlenmiştir.