Sultan ağıdı
gel yaklaş nedime
içimde kötü bir his var sekte veriyor gözlerindeki kapanışlar yüzünde bir lisan noksan gibi konuş… konuş benimle nedime beklerim dersen eflatuni gün ağaracak yüzündeki allıklar sorarım sessiz berduşlar gözleri kapalıyken mi konuşur sus yeter düşürmek için sevdiklerimizi ah nedime onlar uçarken bıraktılar deme ikimizi aşka dane sus nedime sus simsar lal-ula bekliyormuş ya oysa açtı ya göğsümüzün kafesini saklı gizli ne kaldıysa kıtlıktan çıkmışçasına kopardı deme sevdiklerimizi koş… koş yet nedime tut ellerimden tut yoksa ellerimiz titreyecek kopkoyu ateş müptelası ve onun dingin dumanının sellere durası gözler titremez görse de görmese de aşka dair ne kaldıysa al al bırakma onlara nedime acı yapraksısı bir düşüştür sevdiklerimiz yere kök salan benizsiz ağaç nedime dostların sesleri yel olur ya nereye götürseler orda yokturlar ben sana kaldım sen bana nedime eylüller baharın felaket tellallarıdır çöl aşanlara kuru dallar yeter mi sanırsın ama hak ettim boğazıma durası kuzularım vardı benim analarında ayırdım ateşe attım onları nedime doyamadım parmaklarıma kadar yedim çok can aldım ben nedime bugün hesaplaşma günüdür körmüşüm aslında sahip olduklarıma biliyor musun ciğerim yanıyor ellerinde ne kadar sıcaklık kaldıysa hakkındır getir getir sen de kat nedime sana bir sır vereyim güneşin doğduğun yerden battığı yere kadar nedime ışık sızdırmayan başakların bozkır topraklara hükmedişidir bu kara topraklara değil ama başaklara sözüm geçer tanrıya giden hiyerarşi koltuğundan geçen bin insan getir bana ekmek ver onlara nedime ama sus sus karayılan çal diline hanım sultan ölemez nedime nedime tanrının bir bildiği vardır deme al kaftan kumaşını ver ak sultan kürkünü boyum kadar toprağa hükmetmeye gidiyorum hanım sultana söyle geliyorum nedime |
nedime
tanrının bir bildiği vardır deme
al kaftan kumaşını
ver ak sultan kürkünü
boyum kadar toprağa
hükmetmeye gidiyorum
hanım sultana söyle
geliyorum nedime
çok güzeldi
sarhoş gibi oldum