Ay'ten ile Monolog
Ben zaten içmişim.
Dışım bana sonradan giydirilmiş Gün geceye döner Ben sana dönerim Ay’ ten … Çeşmede sessiz bir bekleyişin ortasındayım Bilmem kaçınıcı otobüs geçti sen geçmedin Bekle gelirim derdin Ben bekledim … Uzun siyah püskül saçlı bir kız indi otobüsten Ay’ ten Sırt çantası vardı, elleri yaralı, gözleri kandı. Acıyla tutunarak kapıya sessizce aktı durağa Beni görmesi şaşırtmadı nedensizce oturdu yanıma Merhaba dedi merhaba ey bekleyen adam Ay’ ten gelmeyecek biliyorsun dedi Ay’ teni tanıyordu, beni görüyordu Gözleri kandı elleri deniz Bu uzun yaz akşamlarında Ay teni beklemek güzeldi Ay’ ten bende çok özeldi Biliyorum dedim Biliyorum gelmeyecek Ellerin ne çok deniz, gözlerin ne çok kan, kanda yakamoz Uzun siyah püskül saçlı kız baktı uzaklardan bakar gibi Sesi çok eski bir şarkının melodisi gibi Nihavent makamında söylenen Ay’ teni beklemek boşuna O çok uzaklarda esrik bir şiirin ilk mısrasında dedi Çantasını açtı içinden yaralı hayatlar, uzun kısa kesik saçlar Özlem, elem, keder saçıldı Siyah bir kitap düştü yere Altın varak yaldızlı boya ile iri puntolarla yazılmış Kitabın kapağının tam orta yerine BEKLE basılmış Çıkarıp çantasından bir kasımpatını bana uzattı Gözleri kandı damladı, elleri denizdi kokusu sindi Ne çok güzel bir kasımpatı; kan, deniz, yakamoz, Ay’ ten Hayat geçmişi ifade eder gelecekten yük taşımaz sırtında Ömür içindeki küçük devinimlerdir Yaşam hayatı besler günbegün ömrümüzü tüketerek. Ben zaten içmişim Dışım bana sonradan giydirilmiş Saat 20.00 Ay ten gelmedi sen geçtin Benzin solmuş, gözlerin nemli sola yaslanmışsın başın camda Uzaklara çok uzaklara bakarak geçtin Ben gördüm hususideydin sessizdin Ne çok yalnız ne çok içtin Bağıra çağıra geçdin sessiz haykırışlarla Senden sonra titredi hayat Resmi hizmete mahsustur yanaştı durağa Kaskatı bir Ankarasızlık indi Sertçe çarpıp kapıyı baktı uzun siyah püskül saçlı kıza Beni görmüyordu neşesi yoktu ölüyordu Püskül saçlı kız toplayıp çantasını attı sırtına Bana bekleme dedi bekleme Anlamsız bir bekleyiş değil ki bu Saydım sıkılmadan 32. otobüstü durağa yanaşan İçinden resmi giyimli gayri resmi bir zat indi İndi gözlerim ellerime Ellerim ayak uçlarımda Durakta oynayan çocuklar selam durdu resim giyimli gayri resmi zatı görerek Zatı muhterem pek bi sevdi çocukları 1 – 2 geveleyerek Bu senin kardeşin mi dedi Evet dedim ben bana seslenilmiş zannedilen Evet bu çocuklar benim kardeşim Hiroşimda yananlarda kardeşimdi İrkildi yalın gecenin koynunda upuzun duran Yanaşan ilk otobüs ile uzaklaştı duraktan Ben zaten hep içelermişim Bilenler anlattı bilmezdim İçimi dışımı bir bir koyup ortaya Keskin laciverdin dipsiz bahçesinde Yeni doğan bebekler gibi haykırdım Ay’ ten sen yoksun zaten Bilirim gelmezsin Ben de yokum Bomboştur Gaziantep şehri bu gece Bir çöplükte buldular leşini Barlar sokağında itilmiş köşe başında Gazeteler ile sarmalamışlar seni resmini gördüm İşte ben o an öldüm Ay’ten Sen ne çabuk kıydın bana Bak bekliyorum hala Altın vuruş dediler Acı çekmemiş damar kalmamış ki kanayacak yarası çok ama yakamozlar sarmış yaralarını Ay’ ten sen bana nasıl kıydın Ben ipince upuzun fırtınalı bir daldım Uykumda yürür, susunca ağlardım Neşeme hüzün olurdu martılar Neşeme keder yağar şimdi İçtikçe kendimi içerim Ben bu ömrü kime nasıl nerde tüketirim Ay’ ten Sen yoksun zaten Ben şimdi kimi nerde nasıl beklerim. Ben zaten içmişim Dışım bana sonradan giydirilmiş Gün geceye döner Ben sana dönerim Ay’ ten Sonra söylerimlerle geçiştirdim hayatı ne varsa yaşanacak Atıp çıkmalı son kadehini insan duvara Bırakmayı bilmeli başlayabilmek için Her dem ahuzar gülen ağlayan yaralarımız var durmadan kanayan döner dururum sana doğru Ben şimdi kimi nerde nasıl beklerim. |
Güzeldi kaleminize sağlık.