HALEP'TEHALEP’TE Öyle güzel bakıyordu bir maviye Dökülüyor katran keder gözlerinden Kızgın toprakta çıplak ayaklarıyla Koştu koştu bu büyülü maviye Çağırıyor bir bilinmezlik maziyi Emevi camisinin beş vakit sesini Yerle yeksan dört köşen bucağın Hani nerede sıcacık ana kucağın Özledim uzayan bu düzlükte seni Ayağımı yakan sıcak toprağın Suya hasret onmak kederi gibi Ne yaşadı ne gördü küçücük eli Önce libası, uçtu saçlarının teli Boğazına düğümlenmiş hıçkırık Yırtacak mızrak gibi gök yüzünü Küçücük elleri oyuncak tutacaktı Terli ürkek gözlü bakıyor yalnızlığa Titrerken eli burnunun ucunda eceli Seslense işitecek mi annesi Halep’te Bozkır hareli ipekli kumaş gözlerinde Demir yığınlar yararken göz bebeğini Sirenler acı acı çalmayacak Halep’te Hıçkırıklara boğulmuş evladı Gördük bu sahneyi granata da Beldeyi İslamın kıblegahı Şam’ın şahı Kapanmış secdeye minaresi alemi. Hani kılıç Arslan’ı Selahaddin Eyyubi ! |