geçmişten gelen
Anne kokusu özledim tarhana buğusunda,
Sırtıma çantamla beraber ümitlerimi yüklediğim günlerden hatıra, Yakası kendi kadar beyaz çocuklardık mavi önlüklü, Ellerinde nasır, burunlarda hafif nem olsa da yakışıklı çocuklardık. Dimdik yürürdük, yollarda çamur kenarlarında küllerden dağlar, Havada ciğerimizi söken ayaz. Köpek sesleri yaklaştıkça koşma zamanı gelir çatardı, Bir yarıştı bu, kazananı olmazdı. Ödül bazen bir ısırık bazen dize yama ve iki terlikten ibaretti. Soba kenarı sabah dedikodusu, Küçük kaçamak masum bakışlar, İlk heyecanlar yürümekten sonra, Sevmeyi öğrenmek plastik topa olanca gücünle vurmak gibi birşey, Nereye gideceği belli değil, Gol atmak da daha kolay yemek de. Pamuk prensesten alıntı saç örgüleri, Ucuna takılı kırmızı tokalar, Fotoğraf gibi duruyor anısı hala, Ve hala güzel tatlı sarhoşluğu. Patlak ayakkabıya giren taş misali yaramaz iç gıcırtısı, Her teneffüs çeşme sırası, yanıyor yürek yarası. Hadi bakalım bu da olsun hamam parası, Tevazu diplerde üç korner bir penaltı atışı. Yorgunluk mu o da ne? Mahalleler arası koşturmaca. Olur ya görürü müyüm okul sonrası, Sarı saçları, sarı elbisesi, beyaz çorapları, Elbet yaşadım aşkın en olmazını. Saklambaçlarda kimseyi bulamaz, kendimi sobelerdim. Kaçtığım kendim bak yine sendeydim. Tek ayak üstü, duvar önü, Çektiğim en güzel cezaydı utangaç. Zamanı durdurup gözlerimin içine sonsuza kadar bakmayı. Muhteşemdi, tadı hala damağımda durur. Yokluğun yok olmadığı yıllardı. Yine de herşeye bir umut vardı. Yarına hep yarına. Gelecekte bir gün gelecek. Gelen geldiyse de giden bizden gitti. O masumane sevgiler nerede hani? Sarı saçlı güzel kız, İnan unutmadım seni..... |