EY ZAMAN...!
Kimsesizliğin kalabalığına doğan her günün güneşine hasret duygularla ,
seni, senli yaşamakla sesleniyorum sana... . Umuda yolculuk yapan hayat gemisinde, umut kapısıydı yürekler. Çocukluk, kapı aralarında sessizce saklanmak, daha sonrada bir heyecanla koşup "sobeee" diyebilmekti sevinçle. Ya da her düşüşlerimizde; "acıyor ama annem öptüğünde geçer" inancını taşımaktı hüzünlerimizde. Acılar anne dudağından gelen sıcak bir buseye yeniliverirdi. Zor değildi ki hayat. ! Ya da zorluğun farkında değildi ufacık bedenlerimiz. . Öyle ki telaşlarımız bile tatlıydı. Küçük oyunbozanlıklarımız vardı mesela. Oyun oynarken kızdıysak; "küstüm oynamıyorum" diyebilirdik. Kırgınlıklar yeni bir oyunla son buluverirdi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi devam edebilirdi hayat. . Kan-ter içindeydi neşelerimiz. Yine de hiç şikayet etmezdik yorulmaktan. Yüreğimiz hiç kanamazdı ki bizim. Yürek yarası nedir bilmezdik. Acıyan yaralarımız ya dizimizde olurdu ya dirseğimizde. . Biz hiç kendimiz için, gidenler için, yaşam için ağlamazdık ki. Ağlıyorsak ya şekerdi nedenimiz ya da çikolata. Kan-ter içindeydi neşelerimiz. Çünkü çocuktu bedenlerimiz. ! . Sonra , sonra birden değişti zaman. Bir masal anlattı annemiz ve biz büyüdük... ! . Değişim rüzgarları esti hayatımızda usul usul. Çocukluk zevklerimizi kuytu köşelere sokuşturduk bir çırpıda. Utandık hepsinden büyüdük sayarak. Sakladık içimizdeki çocuğu kendimizden, ayıp bilerek... ! Oysa , oysa ben hep sevmişimdir saklanbaç oynamayı... !!! . Hayata dair, yaşama dair ne varsa erteler olduk birer birer. . Neydi ki yaşam... ? Gözyaşı, keder, elem. ! Neydi ki hayat... ? Özveri, mutluluk, huzur. ! . Yok yok, yaşamda olan hiçbir şey basit bir kuralla anlatılamaz. Hiçbir hakikat bir kaç kelamla tanımlanamaz. Yalan yanlış yapıp sahiplendiklerimizin adı hakikat olamaz. Ne ki yaşam… ? Ne ki hayat... ? Sahi hakikat nedir... ? -OnuncuKöySakini- *Sol yanıma minnetle.! |
Gönlünüze sağlık,
Kaleminiz daim olsun
Saygı ve selamlarımla