SARI SICAK
SARI SICAK
Gün doğmadan çay tarlasında çaylar arasında arı gibi çalışıyor kelebek gibi uçuyordum iki kardeşim anam cıvıl cıvıl yeşilin içinde noktalar... Ta ki babam gelene kadar o heybetli cüssesi ile yeri göğü inleten fırtınalı hortum ... Hüüpp içine çekti. Haşere ilacı ile ilaçlar gibi silleleriyle uçurdu yerdeydik... Savrulduk üstüne basılmış sinek gibi... Sanki biz fazlaydık yada bu dünyada yerimiz yoktu... Arkadaşlarıma bakıyordum babalarına Koşuyorlardı kocaman sarılıyorlardı. Ciklet ,çikolata ,çakı ,saat elleri dolu gözleri ışıl ışıl ... bak babam getirdi diyorlardı... Bazen düşünüyorum neden niçin sevmedi babam beni ve kardeşlerimi anamı ,bulamıyorum tek bir sebep... Kapının önünde oturur ve seyrederdim diğer çoçukları anaları babaları... Ve anlamaya çalışırdım ;çoçuktum anlayamazdım... Akşam oldu mu korkular sessizliğin içinden çıkıp yüreğime yerleşirdi. Hepimiz odanın kuytu köşelerine siner Tıp oynar gibi sesizce içip zıbarmasını beklerdik anam arı gibi döner etrafında şikayet etmesin diye dualar ederdi. Ama babam hiç bir şey bulamasa yemeğin tuzu çok olmuş diye anamdan başlar sırayla hepimizi elden geçirirdi. Tek kurtuluş büyümekti anamın ilk oğluydum ben büyürsem anamı kardeşlerimi koruyacak babamın dövmesine engel olacaktım... Hayallerim vardı... Burayı sevmiyordum hep duyuyordum komşu teyzelerden hatçenin oğlu İstanbul’da iyi kazanıyor anasına kardaşına da gönderiyor... Aklıma geliyor nasıl hayaller kuruyorum Tan ağarırken yola çıkacağım otobüsün bagajında saklanacağım... Ver elini İstanbul... Ondan sonra bize acı yok... Hayaller işte... Düşlerin gerçek olmadığını öğrendim acı bir şekilde öğrendim... Bir kaç kez denedim her defasında yakalanıp babama teslim edildim sonrası ne ben söyleyeyim ne siz duyun... Kırıldı umutlarım... Alındı çoçukluğum elimden... Ömür merdivenli ben hiç çıkamadım Sanki bir kuvvet yerin dibine doğru çekiyordu ve merdivenler ayağımın altından kayıp gidiyordu... İlkokul ortaokul iteleye kakalaya bitti... Lise daha zordu iki defa denedim çok zayıfım geldiği için kilere bağlayarak dövdü babam ... aslında az gelir sadece dövdü dersem... Üzerimden bir tır geçti desem daha doğru olur... Bir kaç gün sonra babam gidince anam açtı urganları gözyaşları içinde dokunmaya kıyamadı ... orada sıcak su leğenle yıkanmama yardım etti dilinde beddualarla temiz kıyafetleri giydim ekmek soğan su çıkın yaptım ve anama son kez sarılıp çıktım... Bir daha asla dönmedim... İstanbul otobüsüne bindim biniş o biniş... Kurtuluşa adım atmıştım... İstanbul da indim önce sokaklarda dolandım çok insan vardı ve hepsi koşturup duruyor ve bir sürü araba demek ki İstanbul’un taşı toprağı altın sözü gerçek... Yoruldum ve acıkmıştım deniz kenarında oturdum çıkını açtım biraz atıştırdım. İyi de nerde kalacaktım tanıdığım yok Nerde iş bulacağım düşünürken uyumuşum vapur sesleri ile uyandım. Baktım etrafında insanlar koşuşturuyor takıldım kalabalığın peşine elbette bir iş bulacağım önce iş ardından kalacak yer. Sonraları öğreneceğim istiklal caddesini üzerinde iş yerleri var içeri girdim ve tek tek sordum iş var mı diye çoğunlukla yok dediler yorulana kadar vazgeçmedim bir iki gün sürekli sordum. Sonunda çaycıya ihtiyacımız var dediler. Uçtum havaya hemen başladım çay tarlasında büyümüşüm zor gelir mi. Çok sevdiler beni zamanla kalacak yer de buldum çevrem genişledi yeni şeyler öğrenmek haz verdi. Sonra bir gün farkettiler ki kalemi iyi kullanıyorum şiir yazıyorum özlemim büyük anam kardeşlerim burnumda tütüyor ve bir kaç yere gönderdiler şiirlerimi beğendiler. Kanatlarım vardı martılar kıskanır İstanbul ayaklarımın altında uçuyorum. Artık çaycı da değilim matbaaya geçtim Bu arada şiirlerime yoğunlaştım kapı açıldı içeri sarışın kıvır kıvır saçları ile bir ceylan girdi insan olamazdı SARI SICAK!!! değil değil düş görüyorum çimdik attım koluma ama orda duruyor bana bakıyordu. İyi günler dedi Su Perisi şakıdı sanki baktı ben de ses yok... İyi günler beyefendi dedi kulaklarında sorun var der gibi baktı... Pardon hanfendi iyi günler dedim buyrun nasıl yardımcı olabilirim dedim zor zahmet... Basılacak kartvizitim var örnek gösterirmisiniz dedi. Hemen dedim örnekleri çıkarttım iki de kahve söyledim sadeden o kadar tatlıydı ki şekere ne hacet bal bal şakıyor sanki bülbül... Karar verdi bitince adreslerine elimle teslim etmek sözüyle ayrıldık. Sonra ki günler de onu görmek için iş çıkışlarında tesadüfen oradan geçiyormuş gibi yapıyor her fırsatta bir kahve sözü alıyor derin gözlerinde boğuluyordum. Şiirlerim artık özlem vuslat ana kardeş bağırmıyordu . Aşk ayaklanmış hücrem de kalbimin içinde sen; senin içinde şiirlerime iliklenmiş bir ben benden içeri sarı sıcak bir sen sen sen... SİBEL KARAGÖZ |