Evler
Koyuya çalardı bazı gecelerin sabahları
Aydınlığı içinde tutar sonraları kusardı Dağ eteklerinden denizin ütüsüz astarına Gün ışığı endamını sererdi dünyanın enlemine Teğet geçerken dokunurdu evlere Büyük, küçük Içleri dolu Içleri boş evler Bazıları kimsesiz, tenha Duvarlarının boyaları dökülmüş beton zemine Örümcek ağları sarmış köşe bucakları Pencere pervazlarına yuva yapmış kuşlar Işıkları hiç yanmayan evler bunlar İşte böyle evlerde bulurdum Kendimi Bir çocuğun ağlaması yada bir kadının kahkahası duyulmayan evlerde Sessizdim, yaşanmışlık lar barındırır Ama yaşamazdım Yaşatmazdım da Soğuktum, kirliydim bir de El sürülmemişliğin tozları vardı üzerimde Balkonumu saran saksılar boştu Çiçekleri sulanmayan çirkin ve kurak İşte böyle evlere benzetirdim kendimi Bir deprem anın da enkazdan ibaret kalan... |