Lağım ÇukurlarınaYaşamadığını yazmaz demişti şair. Ustam diyemem lakin ustaymıştı Mıh gibi çakmıştı işte dört kelimeyi beynime. Kafatasımda çürüyen kemikleri hissediyorum. Çünkü artık yaşamıyorum usta. Yaşadığım boşluk, tarifsiz boşluk.. Boş olanı boşaltmaya çalışıyorum iyice.. Bedenimi değiştiremesem de.. Zaman ne deniz kıyısında hafif rüzgar Ne elleri ellerimde bir sevgili değilmiş.. Şiir bir iç döküş, bir haykırış belki hayal.. Şair, yazsa da yazmasa da isyankar.. Ve tebessümü eksik olmayan Dumanlı gözlerinde buğu Işığı eksilmeyen sözlerinde Dansını seyrettiğiniz bir kuğu İster kadın ister erkek ister ikisinden Duyguları şaha kaldırmış süvariler klavyelerimizde. Tarihin tozlarını geleceğe üfleyen cadılar kadar Düşmedik, düşmemeliydik oysa.. Çelme taktı kader deyip geçeriz.. Belki toytuk, heyecanlı, hayalperest, canciğer samimi… Düştüğümüz yerden kalkardık devamlı. Biri olmasa biri olurdu hani. Mertliğin sırtını yere serdirdik eskilere Namert çıktılar desem ayıp olmamalı. Yenilere nasihat vermemiz için de erkendi Çünkü sılamız her daim çocuk ruhumuzdu. Çocuk yaşında ihtiyarlamış olmalıydık zamanında.. Şimdi bir pikniğe davet eder gibi.. Kaçıyoruz insanlardan doğaya.. Herkes de bizim gibi Ne de çok varmış birbirinden sıkılan dünyada. Yabancı dostluklar daha bir iyi geliyordu ruhumuza.. Belki yeni aşklar hani. Gece başladığında zelzele devirse de yüce dağları Yorgunluğumuz bedeni değildir usta. Kafatasımıza güçlendirme yapmasaydık devamlı Elbette daha çabuk yıkılır, ezilirdik hayata.. Arada kalmış bir neslin buhranıyız Dünyada daha önce yaşanmamış böyle bir dönem Atasından daha bilgili bir nesil yetiştirmemişti dünya Artık çocuklara bayramlaşmaya gitmeye başlayacaktı ihtiyarlar. Akıl sormaya, nasihat dinlemeye… Ve belki harçlık almaya.. Oysa en güzel yıllarımızdı Okul yolunda, otobüste, tranvayda, metroda.. Aynı yurttan aynı okula Büyük şehirde farklı kültürlerin farklı bölümlerinde Aranılan en büyük hayalimizdi hepsinden öte Aşık olunacak bir meşgale. Kafede, yemekhanede, sinemada, sokakta, barda. Lakin camide yoktu hiçbiri. Sadece eğilip doğrulduk boşu boşuna. Bir başörtüsü ile bağlamışlardı gözümüzü Türban deyip vermişlerdi mehteri. Kapılardan alınmamıştı kız öğrenciler Tepki verilmeliydi bu zorbalığa Biz de vermiştik Ve sonunda kazanmıştık Yenmiştik kamuyu işgal eden güçleri.. Oysa şimdi istersen başörtüsü kullanmayabilirsin.. Desem de anlatamam.. Anlatmama da gerek yok aslında Çünkü benim de ilk tercihimdi bir zamanlar, din! Ne bekliyorsun hayattan denilecek yaşları da eskittik Saygısını asla ıskalamadığımız zamanda Mekanını kırmak istemedik ihtiyarların Ve böylece Özgürlüğü kurban verdik tarlası sürülmüş eskilere Lakin geri alacağız unutma. İnadına yaşayacağız. Hatırlıyorum ve aklımdan çıkmıyor işte. İlkler unutulmaz derler ya hani.. Bembeyaz sütunları terkettiğim yıllarda Hititlerin Kıbelesi gibi Bedene oyulmuştu Tanrımın bir kısmı gençliğimde. Bizim maceramız eğitim öğretim yolunda Ön sıradan, yan veya arka sıralarda oturan Veya tam ortada kalbimizi kıskandıran bilgilerdi Tahtalara işlenen desrhanelerde, okullarda. Hocamızın anlattıkları bir başka ilimdi Bir türlü dolmak bilmeyen beynimize işlenen Gözlerimizin ellerimizi hareket ettirmesiydi Sayılardan ve harflerden oluşan formüllere Kimyasını fiziğini biyolojisini incelediğimiz Türkçe kıvamında matematik problemlerinde Nice aşklar büyüttük cancağazım. Yeni bir şeyler söylemek lazım diyen Tarihin hayallerine gerçekliğimizi kurban verdiren Gerçek şu ki, ezanlardı, camilerdi! Oysa bir başka ilçesine giderken şehrin sevdiğim Camlarından el sallarken yaşlanmış gözleriyle Bir bilinmeyene sılasından kilometrelerce uzakta Yine kilometrelerce uzağa staj sürecinde. Nasıl geçerdi geçmek bilmeyen aylar. Geçirilirdi elbette. Bir kurt ulumaya durmuştu çünkü içimde Dağlarından, nehirlerinden, sıcaklığından Mesafeler ayıramazdı kalpleri sürüsünden İki kişilik sürüydük işte.. Kalabalık olsa da çevremizde.. Mecburi hasretliğe meydan okumak da Hani erkeğe düşerdi. Nasıl da sardırmıştım boynuma ay yüzlümü O sevinci yaşamasına vesile olduğum anın Hatırası kalsa da geriye Ne önemli ne önemsiz En büyük hezimetti Al mektuplarını ver mektuplarımı Yak resimleri Sen yoluna ben yoluma Çivi çiviyi söker derler azizim. Yiğit düştüğü şehirde kalkar ayağa.. Düşüren o şehirden olmasa da Ayağa kaldıran o şehirdendi Zaten meraklıydık türküye destana Ver elini biraz umut biraz hüzün Sen de bağlama, ben diyeyim ağlama. “Evlerinin önü yoldur Yolun sonu karakoldur.” Ah alma yiğidim.. Çıkarırlar yüreğinden Aşk acısı yaşattıkların Tırnaklarını söker gün gelir de Lise çağlarında delitaylar delirmeye yüz tutarken Ah alma yiğidim Sökerler yüreğini üniversite çağlarında. Ne Yunus Ne Mevlana Ne Ahmet Kaya ne Cheguevara Ne de Kürşatlar yaşar bu devirde. Aşkların tükenmeyen acıları kadar İdeolojik körlüklerin tarikat ve cemaatlerinde Kültürel çelişkiler yumağında Sakın gitme artık Cuma Namazlarına! Şimdi tutup kulağından Gezdirmek isterim de seni dünyada Oysa geleceğin Ne Kabe’de ne Vatikan’da Ne Tanrı Dağlarında ne çakma Hira mağarasında. Yaşayacaksın tozpembe hayatın destanında Hiroşimaya atılmış atom bombası kadar güçlü Acımasız, zalim, öldürücü Sakalından tutup Bacıları Bıyıklarından tutup Hacıları Eteğinden çekip Medeniyeti Zindana tıkacaksın tüm eskileri Azizim! Hukuk işlemediğinde bir ülkede Devlet denen fahişenin kocası çok olur. Orospusu bıyıklı, cadısı ojeli ve örtülü Aşkların rıhtımında sallanır mendiller Namertlerin masalarında istismar edilen Fakirsen tecavüz edilen yiğitliğin olur. Bir telefonla erişim engeli koydururlar mahkemelere Haberler günümüzden böyle. İkinci baharı beklerken işte Gömülürsün türkülere Ne dağlarda kar olabilirsin Ne de Zeybebim diye mırıldanır Rüzgarlar ayağını üşütür Gözlerinde anlamsızlık Beyninde tükenmez dualar Kalbinde mühürlediğin sevdaların odaları Karışır deryalar insansan şiirlerinde. Atanın ananın senin için kurduğu hayallerinin Mahpusunda mağarasına hapsedilmiş bir kurt gibi Dolunayda wampirlere saldıran kurtadam olsan da Hasretini çektiğin bir anın Plotanik sevdası Elma ağacının dallarında Veya bir sokak direğine Bir imza atar gibi Faturasını ödersin Allah’ın. Ve Yar üstüne yar sevme. Fazla okuma, sorgulama, düşünme, yazma… Bir dem sürmedim deme Gücüne gitmesin gerçeğin. İhtiyalar ile savaşa tutuşma Çocuklar ile şakalaşma Selam verme alma Parası kadar konuşur bu devirde herkes. Bir meteliğe muhtaç olsan da Yediğin önünde yemediğin arkanda. Burası Anadolu yiğidim. Her milletin saraylarla, padişahlarla, krallarla cenk ettiği Sevdaları kadimlerden miras Her karış toprağı kanla sulanmış Kanla doğurduğu anaların Dinlerin bitmeyen sömürüsünde Kefenine sardığın kıyametin ayak seslerini Duyduğun ve aradığın barışın imzalandığı topraklar. Lakin yıkılması gereken Bu köhne zihniyetin çeperlerinde Uğraşın Sevip de terk edilmiş delikızların delikanlıların Acısı kadar büyük olacak. Hayallerin kırkından sonra azmış dedikleri Delikadınların deliihtiyarların yaşama sarılması gibi Güçlü olacak. Yine de Sorma yiğidim dalgalara Güneşe rüzgarlara ustalara Yazık etme artık kendine. Yoktu desinler yosun tutmuş taşların Başucunda. Tanrı okursa. Koyver gitsin ne varsa. Lağım çukurlarına |
"İsyan bir gün evrilir döner imana
İman isyanı yıkar boğar nisyana..."-muhacir bozkurt-