KAĞITTAN KALE
elleri buruş buruştu
titriyordu cebinde kalan son hatıraydı belki de dört kere katlanmış eskimiş kirli parası yüzüne kaçamak bakmıştım geleceğim bu olmasın "sizi almaya geldik" dedi sesim misafirimsi tonda ama kaba oldu içeri girişim Kağıttandı kalesi kalesi darmadağındı heryerde sararmış sayfalar ince ince sarılmış gazeteler,dergiler kıymetlileri bunlardı kağıtlar,kitaplar.... yalnızlık loş bir ışıktı isli camlardan süzülen sahibiydi bu yalnızlığın elleri titreyen fakir duruşlu bu adam; bir büyükelçi! mağrur bakışı kalmış yadigar bildiği onca lisan bile kazandırmamış mıydı tek bir insan? "çöp ev" diye kaydı geçildi kağıttan kalesine bir bu isim biçildi bir büyükelçinin küçük yalnızlığından |