Tabiri CaizseCezasında s/oyundum, bunca olup bitenin eğrindeki doğrundum, bendim sende yitenin titrek ateşe var mıydı gerek? Koru küle bulayıp tek ayak, sektirerek yürütmenin tabiri caizse içten içe savurup da varlığımda peş, peşe öldürmelerinin! Zamanın akışına kürek çeken yüreğimi sancılı görmeni isteseydim ancak, o zaman anlardın canıma lüzumsuzca kast edip sularında yaktığını. Sarf-ettiğin tüm cümleleri ilmek ilmek sana söküp vermek, atfetmek vardı ya! Kör olsun! sana bahşettiğim sevdaya demek geldi içimden Alacası bol gri bir güz akşamının dağınık perçeminden. Nasıl bir cezadır ki? yürek atmasındaki sol yanın meftun görünümünde yalanı bolmuş odda uyanışlar her yanı kızıl, şeytani! İç savaşı başlatmak var derken kaybolan mantığımda ne akıl koydum ne de şey-dasında yitik baş bir diğerinden el çek aşkını teberru et, dese de gururundan öbürü, pür telaş gergin ezgilerinde yüzden düşmüş dermansız sancısından bin melal! Acaba kızarıp utanır mıydın sırrında dökülmüş pul, pul yüzünün nedametinden, yılgın amiyane tabirle; fark ettiğinden beri? Ne sırçadan bir köşk istemiştim ne de atlas döşekli yorgan şahikasında yedi kuşaklı Anka koynundan yalana, yalan katmalarından utandı dilim Ar ettim sana olan dokunuşlardan, kendimden sayıp imtina! İçime düşen alaca ürpertiyi şuan tarif etmem imkansız kör olaydı sana takılan ’Sen demek, ben demek’ diyen sana sarılan gönül gözümün, güneş ışığından da keskin olan ferfecri. Kim bilir; bilinmez ayaz şehrinin bilmem kaçıncı yürüyen caddesiydi/m pervanesinde mesrur mutlu kendinden emin, ihanet/siz arşınlayan! Bunun adı; tabiri caizse mahremiyeti ihlal etmek değilde neydi? |
Tebrik ederim.
Sağlıcakla.