Gökkuşağı Yürürse Bende Rengarenk Olur Muyum?
Puslu bir geceydi,
Rüzgar Lodos’a dönmüştü. Kasırga olurda çatı olur mu? Diye kanımsamalarda bulunurken, Birden gökten sanki, Deniz yere boşalıyordu. Sel olmaya başlamış, Ağaç dalları ne var ne yok, Panama Kanalı gibi, Deniz vasfını görmeye başlamış. Tek katlı kerpiç ev, Tabi kiremit çatılı. 20. yüzyılın ortaları. Sene desem 1947 ??? Hadi bilemedin 1948-49! ... Her neyse! Küçük kuzine, bacası Çöktüğü için yanmıyor. El dokuması kilim sünger vasfında, Çamur topluyor. Dışarıya adım atsan sel akıyor. İçeride kalan kerpiç çamur olmuş. Saatlerdir yağmur altında olmaktan, Bronşit,nezle, grib olmuş garib. Neylesin saf suyla düşünmeyi. Kafatası saksı olmuş, Saçlar okiliptüs ağacının yaprağı olsa, Bu afeti nasıl önler. Tan zamanı gelmiş, Gözler kanlanmış, Birden gökkuşağı açmış. Birden eve gelmiş. Hoşgeldin renklerin dansı, Bugün benden ağıttan başka, Kelam bu dilsiz kemiksiz dil lugatından, Çıkmaz var git sen. Bak seni görünce Acıyı meze, hüznü eğlence yapan, İnsanlık namına üç -"3" dakika haber niteliği taşıyan, Ağıt sözlerini oy niteliği taşıyan, Rey kaygısıyla ifa edilen, Geyik muhabbetlerine, Yürü gökkuşağı. Renkli olmayı rengarenk olmayı, Onlar hak ediyor. Çamurlar diyarının boyalı insanları değiliz! Not: Düzce ilinde yaşanan sel felaketine itafen yazılmıştır. Mustafa Uysal Kütahya Doruk Gazetesi Araştırmacı-Yazar 23-07-2019 19:30 |