Âh Baba Âh!...
Yalancı dünyanın düzeni bozuk
Kalmadı kimsede ar babacığım!... Gafil, çaktım sanır dünyaya kazık Kabrin gelir sana dar babacığım!... Özlemin dağ gibi, yanıyor özüm Kaderin hükmüne kâr etmez sözüm Senden başkasını görmüyor gözüm Yürek yangın yeri, hâr babacığım!... O güleç simanı göresim gelir Yüzünü yüzüme süresim gelir Vuslatın yoluna giresim gelir Hasretin gönlümde nâr babacığım!... Canımdan can parçam, yürekte yârsın Gönlümün kıblesi, kutlu diyarsın Ruhumu vuslatın ateşi sarsın Yüreğin tertemiz, kar babacığım!... Meleğe benzeyen yüzün ay gibi Gönlün öyle geniş, bir saray gibi Sohbetin içimde demli çay gibi Altından bir kalbin var babacığım!... Hayalin gözümde, kendin uzakta Kader kaydırırmış kulu kızakta Kör şeytan bekliyor bizi tuzakta Yorganım ol, beni sar babacığım!... Seni bıraktığım yerde ararım Uçan kuştan, esen yelden sorarım Tekleyen kalbimi ağlar, yorarım Senden özge var mı yâr babacığım?... Yola düşmek varmış meğer seherde… Serviler dalını eğer seherde… Yüreğime hüzün değer seherde… Mezarın gönlümde er babacığım!... Salının serviler, rüzgarlar esin!... Kulağımdan gitmez o müşfik sesin Bu yetim hâlimi kimse görmesin Söndü gözlerimde fer babacığım!... Kaybolan izini arar dururum Hangi diyardasın, sorar dururum Gönlümü acıyla yorar durum Kar beyaz elini ver babacığım!... Öfkem şimşek gibi, her çakışında Nefesim olurdun dağ yokuşunda Kendimi bulurdum gül bakışında Gönül bahçemden gül, der babacığım!... Çağa söyleyecek sözümüz vardır Hakikati gören gözümüz vardır Aynaya bakacak yüzümüz vardır Aramıza girmez şer babacığım!... Şerefli ceddini rahmetle andın Güneşin altında çalışıp yandın Bir somun ekmeği helal kazandın Akıttın sırtından ter babacığım!... Kahır nöbetinde öfkeni yuttun Diş bileyenleri çabuk unuttun Düşenin her zaman elinden tuttun Bakmadın kimseye hor babacığım!... Duan kuvvet verir bana işimde Gölgeni sürürüm her an peşimde Mübarek yüzünü gördüm düşümde Bu rüyayı hayra yor babacığım!... Tene sığmaz ruhun, çıkar yüceye Alnındaki ışık düşer geceye Gönüldeki hasret sığmaz heceye Perişan hâlimi sor babacığım!... Saçını tarayan tarak olsaydım Seninle birlikte toprak olsaydım Servinin dalında yaprak olsaydım Ayrılığın rengi mor babacığım!... Köstekli saatim hicranı vurur Hüzün ırmakları çağlar da durur İçimdeki azgın melal kudurur Sinem alev ateş, kor babacığım!... Gece yarısında rüyama girsen… Muhabbet bağından goncalar dersen… O gülden yüzünü önüme sersen… Sensizlik ne kadar zor babacığım!... M. NİHAT MALKOÇ |
Emeğine yüreğine sağlık
______________________________________Selamlar