Haziran Kağıtları / Kopartılan Kanatlar
Bir başınaydı bu çetin yolculuk;
Rezilce yaşamaya karş duranlara. Karanlığın cellatları ise hiç durmadan kurşunlarını sıkıyordu. Adalet ise kan kaybediyordu. Köpeklerin havlamasından,koklamasından... Taşlara çarpa çarpa düştü kayalıklardan- Balçığa bulandı yolcu. Kan aktı, gömlek yırtıldı,ayaklar çıplak... Gece karanlıktı; meşaleler yakıldı,sesler yükseldi: "Şuraya da bakın,buraya da bakın!" sesleri yankılandı. Akdenize döküldü Seyhan’ın çırpınışları. Pamuklar kan, topraklar tapusuz, ağalar paralıydı. Kirlenirdi elleri adaletsizlik karşısında. Yolcu; tırmanırdı,sürünürdü elbet gecenin karanlığında. "Şuraya da bakın,buraya da bakın!" sesleri yankılandı yeniden. "Ne bu parmaklıklar... Ne sınırdaki o taş... Ne bu putlar, Nedir o inançlar? Ne de bu idamlar... Anlatamaz bu çetin yolculuğu!" Bir ağaç gövdesine dayayıp sırtını- Soluklanınca yolcu- sorguladı allanmış pullanmış, Ortalığa saçılmış şu rezil yaşamı. Her yer o vakit alev alev yanıyordu; "Yine kundakladılar bizi!" dedi, yolcu... Bütün çirkinlikleri öldürürcesine. Meral Meri /Haziran Kağıtları / Kopartılan Kanatlar |