AKÇAABAT’A ŞEHRENGİZ
Bu şehirde açtım gözlerimi, bu şehir açtı gözlerimi
Kırkikindi yağmurlarıyla yıkadık tenimizi Arındık seninle, mavinin kuytusunda Sevgimizi tenhalarda büyüttük Saçlarımızı deniz suyuyla yıkayıp rüzgârla tarardık Ayışığında umut dererdik yarınlarımız için Sığınacak bir liman arardık. Beni tanır her köşe başın, her kesme taşın En masum sırlarımı seninle paylaşırdım ey şehir!... Gözyaşlarım masmavi sularına karışırdı. Gençliğimi sana bahşettim arkama bakmadan… Sahillerinde bıraktım kurşundan ağır gölgemi Hoyrat akşamlarda limanlarında tünedim Vuslata açılan bir kapıydı ufukta her gemi Kuşlar yuvaya döndü, çatladı tomurcuklar Kısıldı gözlerinin feri akşamla beraber Kasvetli sularda kan geldi gölgene Sargana’da muştuladılar kutlu coğrafyamı Bil ki sana hasretim âh şehir, âhım şehir!... Aynalar beni sana mahkûm eyledi Nice karasular indi ayaklarıma Bu kutlu sevdayı kim eyler tehir? Şimdi kayıp siluetinin yasını tutuyorum Emzirdiğin kaldırımların kucağında Var git yakamozlarda ara beni Güneş batarken suya düşen aksini tuvallere işledim Süvariler peşimden koşarken sen tuttun ellerimden Kibrit kutusu apartmanların Her biri ateşe banılmış barut misali Geceleri büyülü renklere bürünür. Demli çaylara düşülmüş sohbetlerin darası Yosun kokularıyla uyanır deniz çocukları Mecalsiz bedenler sabahın ilk ışıklarıyla ayaklanır Sert rüzgârlar kırar muhteris dallarını Ölüm azgın bir kurt gibi ulur geceye karşı Deniz maviye boyar bir kuşun kanatlarını Tenha köşelerde bir körpe yetim ağlar kör talihine Bir hüzünlü türkü düşer diline Düşer birer birer zamanın azı dişleri Yaz akşamlarında oynaşır yıldızlar gökyüzünde Şiir kokar şairlerin muhabbet deren ağızları Ay ışığında serenatlar sahibini arar Akrep düşmanına akıtırken zehrini Bir güvercin tedirginliği kaplar içimi Soluk alır verir kent solungaçlarından Uçurumun yamacına tutunur tütsülenmiş sevda çığlıkları Akça aşklar yaşanır Akçaabat’ın sımsıcak kollarında Bir şehir dolusu sevda kuşanır âşıkların engin yürekleri Derviş kılığında dolaşır güvercinler kutlu vakitlerde Ak Cami’nin avlusuna bir damla gözyaşı bırakır. El ayak çekilince uyku örer kozasını Mendireklere sığınır geceleyin meyhane kaçkınları Üstüme yüklenir şehrin bütün sancıları Yangın yerine döner her şafak vakti Aya nispet eder gecenin yapmacık ışıkları Divitten süzülen damla hissiyata tercüman Namus beller sevdayı bu kentin âşıkları Muradını ararken gölgem üşür ayazda Çelimsiz dallara tutunur güller Her şehir bir kadın, her kadın bir şehir olur. Uzar gider yollar, ufkun ta ötesine Seni de beni de bitirir bu kent İdamlık mahkûm gibi kalem aşka kırılır Feveran eder bülbüller kaderin cilvesine Islak kaldırımlarda ellerim cebimde yürürken Ağır basar yüreğimin yeknesak burukluğu Bulutlar boşaltırken sitemlerini Biteviye alışkanlıklarım keser yolumu Demini almıştır akşamın beş çayı Muhabbetler koyulaşacaktır rıhtımda besbelli Reis takasıyla Hızır gibi yaracaktır suları Hamsi kokan elleriyle ince belli bardakta Yudumlayacaktır suların hasretini Şehrin varoşlarında çığlıklar ezecek suretimi Ayrılık çise çise sinecektir avuçlarıma Kırağılar düşecektir dere yamaçlarına Hüzün yine bir akşam vuracaktır Şehre mahpus kırılgan yüreğimi Rüzgârı tutacaktır derin bir hıçkırık Damlalar küsecektir bulutlara, Öpecektir kaldırımların en mahrem yerini Sevgi geçer akçe olacaktır Akçaabat’ın yarınında Kucaklayacaktır evlatlarını şehir!... Arzular tehir edilmeyecek bir daha Güllerle yaralarını saracaktır şehir!... Umutla uyanacaktır cümle yaralı canlar Her sabah masmavi gözleriyle ‘günaydın’ diyecek bu şehir!... Ve vuslatla taçlanacaktır serencamımız!.... Buhar olup uçacaktır gamımız… M.Nihat MALKOÇ |
şehrin her noktasında yaşamış aşkı şair...
en sadesinden en duygulusundan anlatmış derdini...
dili güzel di...
hikayeside...
tebrikler...