EBEDİ HASRETUmutların kıyıya vurduğu anlarda Dökülür mercan canlar kumlara Işıltısı kalmaz söner yıldızları Gökyüzünde ay ışığını vursa da Heceler dökülmez dil söylemez Sabrın duvarlarına dayanırsın Sabaaşiran makamında vuslatın Şarkısını inleyen kemanda duyarsın Taammüden canına kastetse de Canını canına koyar yine duymazsın Dumanı tüter de incinmişliğin içinde Ebedi saklarsın maşukunu yüreğinde Efsunkâr bakışlarına takılsa da aklın Sen mi fazla gelmişsindir ona O mu az kalmıştır sana bulamazsın Muamma dehlizinde yol iz soramazsın Kapanmıştır bütün kapılar yüzüne Bir kelamı yeterdi oysa gülmene Hüznüm; dağlara, yellere, sellere Koşardı, bakiyesini kadere vere vere Kadife çiçeklerin solar zemheride Güneşin doğmuş batmış kime ne İsyankâr gönül biçare dertte Feryat figan bitap serzenişlerde Şerrine lanet edesin gelir edemezsin Yüreğin lal olmuştur artık söyleyemezsin Bilsen de ; nadim çağırır dönemezsin Virane gönlünde artık ona yer veremezsin Güftesi yapılmamış nağmedir yüreğinde Dalında açmamış goncadır gözlerinde Zehir dili pareler bin bir yerinden Ebedi hasret girmiştir artık en derinden Şükran AY 13/06/2008 |