TERRARİUMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Kendime yer açmaya çalışmıyorum artık. İçimin boşluklarından yükselen küf kokusu Gidecek yeri bulunmayan eski baharların öldüğünü söylüyor. Hepsini aynı saksıya gömeceğim. İnsan eti ne ağırmış Kendime yük kendi tenim İnsan eti ne ağrıymış Tek başına uyurken En kalabalık sessizliğin rüyasını görürken anladım. Bir avucum diğerini teselli ediyor Geçti diyor, geçti Tüm uçuklamış ateşlerin elleri avuçlarımda Öyle yanıyor Diğer avucumun dayanabileceği sıcaklık Bundan azdı oysa Yalnızlaşmanın ne olduğunu bilmeyenler Anlamaz böyle şeyleri İki avucum kadar kalabalığım işte Hepsi bu kadarım Özlemek Ayaklarının gitmesine engel olamadığın En dik yokuşlara tırmanmaktır. Sıradanlık Kendine kalmak uğruna Tüm verdiklerinin Karşılıksızlığıdır. Ağlayan bir bebeği olsun neden ister ki çocuklar? Büyüdükçe ağlayan birine kimse tahammül etmek istemezken ‘’Seni anlıyorum’’ demek dünyanın en acımasız yalanıdır. Sen! Benim içimin kerhanelerinde kaç orospu idam edildi Nereden bileceksin. Kimse kimseyi anlamasın Etlerimizi sevelim Etli dudaklarımızdan öpüşelim en çok Sıkıldım Her güne yeni bir pişmanlıkla uyanmaktan Sıkıldım Sahte cümleler kurduğunuz ağızlarınızdan Sıkıldım Kendimden en çok Saçımı kestirmekle ilgisi yok Soğuk seviyorum ben ağrıları Böyle meze gibi İçtikçe iyi gidiyor ağlamaklı Her yeri yamalı, eski, ıslak bir elbiseye benziyor ruhum. Benden çalınmış anları üst üste koyup Göğe dikişsiz bir merdiven uzatacağım onlarla Ruhumu güneşte kurutur kurutmaz dönerim. Merdivenin sağlam olmasını önemsemedim Olmadı Atlarım yine Karın boşluğumdaki her zamanki yere Deniz... |