Aydınlığa Ramak
Titreye titreye tünemiş
Alnımın kırçıl saçaklarına bazı bazı kuşlar Ete kemiğe bürünmüş hali hazırda Patlamaya ramak ödleriyle Tutuşur yürekleri yağmurla hasbihale Kuru saçmalarına çelmeler çiftenin Kurşuna zağ zağ çizmiş anlaşılan Oysa dikenli t’ellerde kaderi Bir kaç arşın t’uzağındasın hayatın Aydınlığa reş kala meselâ Yüreğin yası mıdır pas? Yoksa nasır dediğimiz yara mı? Çekip gidebilmek uzaklara Hemide çok çok ırağa Yalnızlığın yalanızlığına Huzurun ebedi istiratgâhına Boğulmak dip girdabında karanlığın Sonsuz bir haz ile onsuzluğun Gömebilmek başımı mutsuzluğun kumuna Aydınlığa şeş kala meselâ Çimsem çiseleyen gözyaşımda Kim anlayacak ki boğulduğumu? Gidersem susuzluğu Ne sorgulayan olsun ne gülen İncindiği yerimden kopsun İzini yitirmiş yorgun adımlarım Gelmiş olmalı ki vakti yargısız infazın Askıya hazır dikenli fikirlerin Urgana yağ gerektirmez soluğum Aydınlığa geç kala meselâ Varlığa tenezzül etmeyen gölgeler Yokluğuma nasıl acısın ki? Rahat durmaz ellerim ayaklarım Bir militan hükmüyle İlle de seni çemkirir lâl dilime usum Kraterine düştüğüm kentin Sefil karaktersizliğinden beri İnceden örüyor ağlarını ölüm Kibrit alevine muhtaç soluğum Genzime tutunmuş çıkmaz Sokak aydınlığına keş kala meselâ |