Leyla İle Mecnun
Şu asırda Mecnun’a yar olacak çöl var mı?
Kumsal derler ya yoksa aranılan o yer mi? Kum kaynar sanki ateş cehenneme sefer mi? Üzerinde dolaşanlar çırılçıplak-sanki fakir Birikmiş sevabını düşünmeden yakarlar... Sere serpe kul böyle yaşanılması kâr mı? Dalga şahit “Yapmayın! ” der her an yalvar yakar! Her göze fitne yeni yeni günahlar sokar! Biraz daha kararır yüz, kaybolur şakaklar! Mecnun geldiğine bin pişman-utangaç halde O yer Leyla’sına dar, baygınlıkla sayıklar! Dilenci demekteler o dervişin haline, Gerici derler söze, dokunur bam teline! Serap deniz, kumsal şer... Çıkılmaz aşk dalına, Görünen sanki serap, ona yaklaşan nar mı? Hatıralar canlanır, o okul sıraları... Hissettiği yel tadı bozkırın enfes yazı! Tozda toprakta yürür, bostanda yaşar hazzı Leyla’nın güzelliği ayak izinde nara... Her konuştuğu anı olur gönlünün tacı! Kıskanırdı saçında yeli okşarken canı, Koklardı ayağından yükselen toz dumanı, Haberini sorardı yıldız kayarken ani, Gönlünün güneşiydi ateşi hiç söner mi Kızardı hep kendine olsa dargınlıkları... Ne arabası vardı ne atı ne de villası... Haktan başka bilmezdi yoktu şeytan yarası! Üniversite mezunu üç beş kuruş meta, Maddesel istekleri dilinde bir dolansa İsyan ederdi hemen mahzun nefsi hevası! Maddeyle kıyaslansa o gözünde çobandı, Leyla’nın babası çok zengindi vardı şanı! Harama batmış yürek ister miydi Hak yanı... Elleri duada yar, gözyaşı hiç diner mi? Huzur bulurdu yaksa eğer kumlar kanını! Leyla ne yapsın zaman Mecnun’a olsa hınzır? Evde yüksek duvarlar hapishaneye benzer, Korumalarla çevrili hepsi devasa panzer, İçinde helikopter, cip, havuz ve daha neler... Leyla yoksa sunulan zenginliğe kanar mı? Arar mıydı Mecnun’a gidecek bahaneler? Aramak isteseydi cep telefon yasaktı, İnterneti kapandı bir nefeslik soluğu, Zalimdi çok babası olmaz derdi dileği, Yoksa intihar edip kendisini asar mı? Bir ağlar iki derken havuzda yüzme başlar, Şezlonguna uzanır özlemi güneş haşlar, Müzik öyle havalı unutur matem yaşlar, Eli kolu uzansa Mecnun gelir basar mı? Yanına gelse belki çatık bakardı kaşlar... Başkasına eş, başka giyim, yer başka aşlar! Mecnun duyunca bunu yaylaya sığmaz, dalar! Kaplanmış karlar, birkaç ağaç, soğuk ten yalar, Yaban çiçek teselli, esen yel ıslık çalar, Yakup’un hislerinde yüreğine gam salar Saç sakal akla kaplı, yoksa toprak mı gel der? İkindi güneşi son kez gözyaşını siler Omuz silker mecnunda, sessiz... Buda mı keder? Çadıra akşam siner, sofralarda kurulur Yanık türküler söyler Mecnun kimdir sorulur, Görse mutlu olacak, acısı sırdaş bulur... Yasla dolu ezeller yaylalarda kader mi? Duymuşlar Mecnun gezer, ondan bin telaş alır! Çobanın kavalı bu acıtır âşık ruhu, Alışkanlık otlamak bilir koyunun huyu, Mecnun gölgesi düşer yanmışta içer suyu... Saf sevgi giydirilen bu elbise keder mi? “Leyla” sesi inletir-ağlatır da Çoruh’u! Tutar elinden çoban, tırnaklar keskin bıçak! Acıyla inler Mecnun, Voyvoda gibi tuzak! Susuz gibi çatlamış hüsranla âşık dudak, Gönülden der mi sabır, ne söylense kanar mı? Bir ölünün kabrinde olur mu yar oturak! “Leyla” ilahi bir aşk, yaratana haykırış! Dilinden çıkan tövbe, dillendirir hep özrü, Özlemi kadın değil yakar gönlünde kömür, Yeseydi hurma, bal, aş! Besmelesiz banar mı? Başka âlemdedir hal, bilinmez sonsuz sırrı! Anlamıştır bu âlem yalan, şaşırır dalan! Sahiplenmek hüsrandır hep olmuyor mu ölen, Saf sevgiye susayan olur Kevser’i bulan, İbrahim’in ateşi bedeninde yanar mı? Kâlû Belâ’dan sözün erisin, Mecnun kulsan! Çöllerde Mecnun, Leyla emanetini yırttı, Çoluk çocuğa karıştı Leyla dünyayı sağdı, Aşka hiç inanmadı maddeyi aldı sattı, Acıya derdim dedi geçti ömrü tüketti... Pişman olsa ne yazar geçmiş geri döner mi? İçinde çığlık ahı, başkasını seyretti! Mecnun karıştı çöle görenler hiç oldu mu? Bir nefeslik hayale dahi anlık güldü mü? Her asırda benzeri çölde nefes aldı mı? Gerçek aşklar sıradan düşüncesi sanal mı? Allah’a Mecnun yoksa, yoksa artık öldü mü? Saffet Kuramaz |
Kalp uslu dursaydı göğüs kafesine hapsolmazdı…
Kaleminiz dik dursun…
.................................. Saygı ve Selamlar..