Destan IIIYaylalarda meleşirdi kuzumuz Nakış nakış halı dokur kızımız Kolanlı eşekle gezdi bazımız Pek azımız kırat koştuk Bir Zaman Aleçikti bostanların sarayı Rençberlik öğretti akla karayı Çece sapladıkça ince yabayı Nice sevinçlerle coştuk Bir Zaman Pulluğun önünde giderken atlar Kır at çekmedi mi kırbaçlar şaklar Analar, bacılar asbabın paklar Sel olduk özlerde taşdık Bir Zaman Koyunu, körpesi akışır gelir Akker geçi, çebiş tokuşur gelir Kavalı çobanla atışır gelir Güzel deyişlerle piştik Bir Zaman Tandırlığa bacı gardaş dolardık Pürçüklüyü eker kışın yolardık Zikkelere bağlı atlar yayardık Seyip at peşine düştük Bir Zaman “Küllüklerde kalsın!” elbise giydik. Karşılık bir çuval zahire verdik. Savanlar üstüne üzümler serdik. İğdelere yaşın astık Bir Zaman. Kadir de biliyor; deva suların Eşsiz tarihiyle Sıtmapınarın Çimerken eğlenen o çocukların Halleriyle hemhal, hoştuk Bir Zaman Sözlük Aba: Ana, Anne. Akker: Ala keçilere verilen isim. Aleçik/Alaçık: Bağ veya bostanın içine veya ağaç dalları. arasına çalı çırpıdan yapılan kulübe. Asbap: Elbise, çamaşır, esvap. Çebiş: Bir yaşındaki oğlak. Çec: Savrulup samandan ayrılmış tahıl yığını. Çimmek: Yıkanmak veya yüzmek. Çulsuz: Fakir. Keletelik: Yeni çıkan mahsulden un yapmak için değirmene götürülen az miktardaki öğütülecek buğday. Kolan: Semer veya kürtünü hayvan üzerine bağlamada kullanılan kuşak şeklindeki enli kalın ip. Körpe: 1.Kart karşıtı. 2.Yeni doğmuş kuzu veya oğlak sürüsü. Küllük: 1.Hayvan gübrelerinin tarlaya götürülmek veya tezek yapılmak üzere atıldığı yer. 2.Tandır ya da soba küllerinin atıldığı çöplük. Pürçüklü: Havuç Savan: Çul büyüklüğünde, iplikten dokunmuş sergi. Seyip: Başıboş gezen hayvan. Zahire: Tahılların bütünü (arpa, buğday, çavdar vb.) Zikke: At ve eşeklerin otlatılması sırasında kaçmalarını önlemek için bağlanan ve yere çakılan demir çubuk. |