çarşı uzakŞiirin hikayesini görmek için tıklayın 10042012
egolarımı pay ediyorum evrenin hafızasından silinmiş bir kasabada bakırcılar çarşısına çelik kanatlı serçe yuvalarına hakkaniyetsiz savaşımların küflü isini yıkıyor şakaklarımdan kalay gözlü martılar - yine de dönüyor camdan aksına toprak devran ak kepenkli bir kemençenin sisli tınısına sansürsüz kara denizler geçiyor gözlerinin poyraz yorgunu sularından yüreklerinin hırçın takaları heyamola diyorlar hep bir ağızdan yalnız atlıların zamanı yetim bıraktığı tuna sazlıklarından istavrit kokulu adamlar okyanusların şarkısını söylüyor marşlarıyla kutsayan köleler son ölümlü tanrıların tezgahlarını imbatlar takılan ağlara lir düşüncenin su bereketi avuçlarından küflü mavzerlerin son uğultuları esmer yanlarımı ellerimle toprağa verdiğim mor dağlar hıdrelleze ne kaldı ki üşüme artık yeter erguvanların özsuyuna sığınan bahar zamanın örsünde akkor ateşe yeniden şekil veriliyor çocuk yüzlü demircilerin alınlarından akan kadim ter damlalar kadar |