71. ORMANDAKİ KRİZ!..
Bir gün bizim ormanda, kıtlık baş gösterince
Toplanmış cümle hayvan tartışmış ince ince. Bu krizin sebebi, acep ne ki, nedendir? Acep sorumlusu kim, suçlu hangi bedendir? Hangi hayvan acaba sebep oldu krize, Ormanın kralı ya, aslan başlamış söze. Demiş; “ -halkım ilk önce ben kendime sorayım, Hani demiş et ile dolu benim sarayım. Her gün canım değişik, taze hayvan istiyor, Acaba bundan mıdır, krize sebep?..” diyor. Cümle hayvan bir ağız, “-aman sayın kralım, Bundan kriz olur mu, bunu yoktan sayalım. Hepsi sizin rızkınız, yiyiniz afiyetle Kriz olmaz bu kadar yediğiniz az etle..." Kralın yaveri kurt, sonra söze başlamış Muhasebe eylemiş, kendisini taşlamış. Demiş ki; “- ben de dostlar, açıkca et oburum, Her gün tavşan avlarım, işte bendeki durum. Acaba bu krize, bu mudur asıl sebep İşte bunu düşünür, buna üzülürüm hep.” Yine cümle hayvanat, söz birliğinde sanki, Demişler; “- bu da değil!.. kurt gocunma inan ki…” Tilki söze başlamış, demiş ki; “- ey ahali!. Ben her gün tavuk yerim, budur fakirin hali. Ama telef oluyor, bazen tavuklar onca Gözüm görmez hiç bir şey, taze piliç bulunca.” “- Bu da değil demişler, sebebi bu krizin, Afiyetle yiyiniz, gıdanız onlar sizin.” Sonra herkes, sırayla söz alarak hâllenmiş, Bulunamamış sebep, konu hepten küllenmiş. En son garip bir eşek; “- dinleyin ey dostlarım, Her gün gelip geçerken yolda ota rastlarım. Zaptedemem nefsimi, bazen otlardan yerim Hani acep bu mudur, krize sebep derim?..” İşte bu söz üzere, hayvanlar hep bir ağız; “- Sayın kralım demiş, burada mutabığız İşte bulduk! Eşekmiş, bu krizin nedeni Suçlusun ey eşek sen, seni pis obur seni!..” İşte dostlar böyledir, hayatın kendisi bu, Böyle olmuş bu düzen, yıkılmaz iş bu tabu. Güçlüler süpürürler, götürürler hep malı Garipler diyet öder, bu işe ne yapmalı? Bu kıssada böylece, bitiverdi ey dostlar! İnsan gerçek hayatta, bu örneğe çok rastlar… Kadir Çetin 05.06.08 Nazilli ... Bu şiirimi temiz yüreği ve enfes sesiyle seslendirerek nesillere kalıcı bir eser kalmasını sağlayan, "Ankarakedisi" ÜMİT ÇAKICI hocama teşekkürü bir borç bilir, selam ve saygılarımı gönderiyorum... |
Şiire ve şaire ilgi duyan gönül dostlrımızın bir de sizin köşenizde bu haberi okumalarında umarım bir sakınca yoktur.
Yüksek hoşgörünüzle ...
ALACALI ŞAİRLER PİKNİKTE BULUŞTU!...
15 Haziran 2008 Pazar günü saat 15.30’da, şairlerimizden Durdu Şahin, Salim Kanat, Arap Kurt, Halil Gülşen ve Ömer Bolat ile şair olamayan fakat şairce bir yüreğe sahip olan Semih Aksarı, Şair Salim Kanat’ın davetine icabet ederek yeşilin her tonunun hakim olduğu romantik ve otantik bir havaya sahip bir mekanda bir araya geldiler.
Şair Salim Kanat’ın hiçbir masraftan kaçınmadığı, şairlerin de pikniğin istenilen ölçüde güzel olabilmesi için katkıda bulunduğu piknikte; semaverlerde çay demlendi, mangalda ızgara yapıldı,demli çaylar içildi, mevsimin hediyesi meyveler yenildi, birbirinden güzel şiirler okundu.
Salim Kanat’ın kendini ilgilendirmeyen her söze ilgisiz kaldığı, pikniğin mimarı olarak sadece pikniğin güzel ve noksansız olabilmesi için imrenilecek gayret gösterdiği, Arap Kurt’un olanı ve olacakları şiirin kara kartalı edasıyla izlediği, Ömer Bolat’ın bu mükemmel ve müstesna günün kalıcı olup herkesin istifadesine sunulabilmesi için kamerasıyla çekim yaptığı, Halil Gülşen’in, bu genç, dinç ve neşeli şairin mangal başında damak zevkinin kaliteli olması için ter döktüğü, Semih Aksarı’nın sofra dizaynının kusursuz olabilmesi için elinden gelen mahareti esirgemediği ve köşe yazarımız, eğitimci şair Durdu Şahin, şiir ve şiirimizin problemleri, geleceği ve şairlerimize düşen görevler konusunda meraklı gençlerin sorularını cevaplamaya çalıştığı piknikte, adeta bir gül bahçesinde bülbüllerin şakımasını andıran seviyeli ve sevgi dolu dakikalar yaşandı.
Vatan, millet, aşk, tabiat, sevgi, bayrak, felsefe ve barış konulu şiirler içten gelerek, büyük bir samimiyetle okunurken, sinirler yatıştı, güzelliklere güzellikler eklendi, ünlü şairlerle telefon bağlantıları yapıldı.
Şair Bestami Yazgan’ın İstanbul’dan, Şair Memduh Atalay’ın Kahramanmaraş’tan telefonla şiir ziyafetine katılıp anlamlı, içli, fikir yoğunluğu olan, bize bizi, bize tarihimizi ve bize etik- estetik güzelliklerimizi anlatan şiirler okuduğu, gönülleri doyurduğu buluşmanın zaman zaman tekrarlanması noktasında görüş birliğine varıldı. Üç saatti aşan bir süre içerisinde sinirler yatıştı, gönüller ferahladı, gerginlikler giderilip ruhlar dinlendi.
Bir güzel yaz öğle sonrasında adeta şairlerimizin şiirle yeniden doğduğu, bin bir güzelliğe gark olduğu, böylesine şiir dolu günlerin, buluşmaların, görüşmelerin, sanata,edebiyata ayrı bir renk ve güzellik katan birlikteliklerin ilk ve son olmaması dileği ile bütün gönül dostlarına, dost bahçesi bülbüllerine bir yürek dolusu saygılar sunulan piknikte okunan şiirlerden örneklerle haberimizi noktalıyoruz.
İşte gönül adamlarının gönül esintilerinden örnekler:
VATANIMA
Bir fidan dikene yüz meyve veren,
Vatanıma ebediyet dilerim.
Asırlardır millete kanat geren,
Vatanıma ebediyet dilerim.
Bağlarında bülbüllerin öttüğü,
Yaylasında çiğdemlerin bittiği,
Kekliklerin seke seke gittiği,
Vatanıma ebediyet dilerim.
Çeşmesinden buz gibi sular akan,
Binbir umutla geleceğe bakan,
Mâziden âtiye ışıklar yakan,
Vatanıma ebediyet dilerim.
Bilginine bilmeyeni danışan,
Âlimleri birbiriyle yarışan,
Ârifleri gözleriyle konuşan,
Vatanıma ebediyet dilerim.
Bir ekmeği kırk kişiyle bölüşen
Namus için dünyasını değişen,
Düşman karşısında hemen birleşen,
Vatanıma ebediyet dilerim.
Şehidine şehâdetle bakınan,
Gazisine mihnet ile dokunan,
Fermanları tam bin yıldır okunan,
Vatanıma ebediyet dilerim. (Durdu Şahin)
******
GÖZ KAÇAMAKLARI
biz mahmur akşam sefalarını ararken
siz sabah boy gösteren güneşe nispet
bakış bayramı ağız sulanması efsun pembesi
ağır aksak aşksız sevi kurbanları
gece yakamozları..
ırmakvari yol kenarı oturma gurubu rahatı
battaldede parkı akşam alışkanlığı
koyultup sohbetleri çay demlenirken sigara dumanı
yudum yudum baba bardak sohbet rengi çay zevki
gelirsiniz siz davetsiz arsız izinsiz
gece yakamozları..
bir özlem ırmağı gibi akışarak
göz hizamıza kavisler bırakıp
küçülen kirlenen muhtelif bedenler
ardınızda ten rengine meftun nefisler
etkilisiniz siz olduğunuzdan fazla
gece yakomozları..
göz hırsızlaması takva arası
saçlarınızı uçuşturan rüzgâr sesi
nahif bedenlerinizin kayboluşu göz hizamızdan
hatıra kalışı muhtelif figürlerinizin
kimsiniz siz in mi cin mi peri mi
gece yakamozları..
kimimizde acımak hissi
kimimiz yafta yapıştırır arkanıza
bir poz daha çeker kimi
daha uzun tutmak için etkinizi
akarsınız en masum hallerinizle nehrimizde
gelir gider gider gelir bizi bizden edersiniz
Allah korusun sizden bizi bizden sizi
gece yakamozları.. (Salim Kanat)
******
KABURGALARIMDA SIZI VAR
Saçların değince göğsüme
Kafdağı’na giden yol olurdu sinem
Pembe bir tren yola çıkardı
Pamuk beyazı raydı kaburga
Bazen de el ele çıktığımız gül döşeli patika
Şimdi o yol kapkara
Kalbimde dinmez bir kasırga
İnce ince sızlar başını koyduğun kaburga
Yol geçen hanı değil ki
Yürek bu
Yürek
İnadıma inadıma siren çalar
Nispet yapar
Kara tren her geçtiğinde
Ray olmuş kaburgalarımı kırarcasına (Arap Kurt)
ŞEHİDE MERSİYE
-Şehit Yüksel Ulak’a-
Ekimin yirmi biri, sene doksan üç;
Bir Mehmetçik şehit düşmüş vatana,
Aynı gün içinde haberi gelmiş.
Ağıt sesi yayılıyor her yana,
Köyü Sarıkaya* ismi Yüksel’miş…
Ekimin yirmi biri, sene doksan üç;
Bu kara haberi öğrenen ana,
Köyün etrafını ağlar dolanır;
Sanki dert elinden gelip tufana,
Dünyanın başına dağlar dolanır…
Ekimin yirmi biri, sene doksan üç,
Geleceğe hep umutla bakardı,
Onun da bir yâri, sevdiği vardı.
Sonunda makamı taa arşa erdi,
Nurlar yağdı mezarının üstüne…
Ekimin yirmi biri, sene doksan üç,
Bizde yaşayacak hatırası destan destan,
Karanlıktan aydınlığa sizinle çıkar vatan!
Sizsiniz bu imanla bizi ayakta tutan.
Ve sizin sevginizle kenetlendik el ele;
Ey yüce şehit; nur içinde yat,
Güle güle.
Güle güle! (Halil Gülşen)
******
ANNEM
Bakışı meleği andırır
Hoşu kötüden süzer annem.
Merhametiyle kıskandırır
Sözün tutmasam, kızar annem.
Derdim başkasına açamam
Öfkemi, bir ona saçamam
Yalan söylesem, hiç kaçamam
Beni gözümden sezer annem.
Çocuğum hala, bu yaşımda
Rafadan yumurta aşımda
Hasta olsam eğer, başımda
Deli divane gezer annem.
Sensiz dünya, beş para etmez
Gülistanda sensiz, gül bitmez
Seni tarife, şiir yetmez
Ömer beyhude yazar annem… (Ömer Bolat)