Kutsal Düşlerim
Cahit gir içeri
Seviyorsun bu ezgileri değil mi ? Evet paşam Kars üzeri istikametimiz doğruysa eğer Sevdamızı bu yıkık sigara dumanına boğup Gidecek miyiz ? Durduk düşündük milyon kez sancağı Sedd’ül-Bahirden ağır aksak çıkarken Miadı doldu gözlerimizin artık demiştik Fakat inancımız tam şükürler olsun Galip eyledi Rabbimiz bizi... belki bir daha geri dönmeyerek En güzel şarkıyı çizdik seninle Düşünsene bundan tam yüz yıl sonra Senin torunların sana şiir yazacak Evet paşam Fakat şu köşede duran Mehmet ? Onun şiirini kim yazacak Derin bir his içinde uykusuz kışlalara selam duruk Alnımızda vatanın hudutları duruyordu sanki Yazın kışın baharın güzün devasa bir heyüla ! Ah sevdası büyük yiğitler Alparslan ve niceleri Hepsi benim dedemin birer komutanı gibiydi Dün gece Erzurum üzeri yola koyuldu bedenim Soğuktan düşen bir yaprak tanesi gibi Ellerimde Hz. İbrahim’e koşan karıncalar vardı Ağladım durdum Derince ve yiğitçe düşündüm Dedemin düştüğü yerdeydim.... Kanlı bir pusudan kalan mavzer içinde Baruttan nem alan Sevdası yok olmuş Nice Mehmet gördüm Anneler ağlamıyor artık.... Mataramda bir derin berraklık Mescid-i Nebevi’den gelen suyla doldu Yüreğimde bir millet aşkı Elimde kalem Isparta sokaklarında bir simit uğruna Devasa bir dünya çizerdim... Elimden tutan bir Urfalı öğretmen Adı Mehmet... Babamın adı Mehmet... Dedem Bingöl dağlarında Son Osmanlı edasıyla yiğitçe çarpışmış Onun da adı Mehmet... Nice akşamları göl kıyısında bunları düşünürdüm Elimde tahta kalem... Sayılarla oynarken kitabımı okurken Çayımı içerken Hep aklımda kalan bir devasa dünya Vatana hizmet ibadettir Öğretmenim ben... Şimdilerde nice evlatlar yetiştiriyorum. Mesela sen bilecek misin bunu Cahit ? Sana şiir yazan birini Peki şurada duran İspartali Mehmet Çavuşu Hatırlayacak mı acaba evladları ? Zor paşam... Yok zor deme Ölüm en gizli hatıradır... Sen ölmeye gör Haklısınız paşam... Sancılar tuttu ellerimden Bir tüfenk sesi ile irkildim Kalkamadım yerimden... Mehmet Çavuş ? Nerdeyiz ? Paşam.... Mehmet Çavuş açılan ateşle şehid düştü... Cenazesi kaldırıldı kefene konuldu... Rabbim taksitarını affeylesin Makamı cennet olsun Duam odur ki evladlarının başı sağ olsun Evladları hayr üzre dünyayı inşa’ eylesin Aminler yükseldi... Duama bin giz katarak uyandım Sıcak bir mevsimde Telefonda amcam Oğlum İstiklal Madalyamızı aldım Bu ne büyük gurur ve güzellikti Sonra ağır bir trene bindim Gözlerimi bulutlar açtı Şafak söktü amma Isparta gözümde dev bir şehir artık... Yıkıntılar arasında uyandım uyudum ve buldum Bir dua içinde gizlenmiş bin giz.... Korkularım yoktu şükür... Her sabah dükkanımızı açardı Babam Mehmet... Büyük babası Mehmet Hep beraber girerdik sanki O demir kokusu içinde Kıvılcımlara hayret ederek başlardı Küçük adımlarım Esnaflığı sevmeyi orada öğrendim.... Derken Darül’muallimin’i bitirdim... Adım gibi savaşarak kazandığım tüm sınavları Başara başara Şükür ile hayatımı mikyas ederek Geldim şimdi Öğrendim dedemden kalan bu sevdayı.... Cahit ! bak görüyor musun Fatihalar geliyor -Paşam.... Bu Mehmet Çavuş değil mi ? -Evet... Bu peki ? Evladı... Elinde kalem var ama Kalemsiz olur mu ? Kılıçla başlayan savaş Ülkem güzellikler diyarı Bir nergis gibi çıkagelen Trenler içinde artık hazan mektupları Seviyorum her şeyi Sevdamın Türk kokan ezgilerini Vakitleri gözlerimde arar dururum Öğretmenim ben .... |