MELİMSAHer gece delik deşik edilmiş uykulara dalarken ahu gözlerinin randevuya gelişini, yüreğimin gizemli şelalelerinde tebesümle gezişini görürüm. Saçlarının kumral telleriyle yazılmış muska ihbar eder beni seçiciliğime. Bilinçaltımın mapushânesinde unuttuğum tenteneli bakışlarımı ararım telaşla. Silmek için madalyonun diğer yüzündeki terleri... Gözlerinden gamzelerine süzülen damlaların sükuneti uyandırır beni. ‘‘belki de’’ taşlarıyla örülmüş sarı tesbihlerimi çekerim önyargılı ellerimle Ah ! Melimsa’m Paradokslarla kelepçelersin beni. Eros’un tesellileri bile söndüremez merak odunlarıyla yakılan ateşi. Bir kıvılcım anılarımızın ormanına düşer, târu-mâr eder tuğba ağaçlarını. Ebruli bir izdiham olur Melimsa Ama Akhileus’un ruhu açar gözlerimin önündeki sis perdesini. Hezeyanlar geçiren mistik iltifatlarımız defeder pesimist şüpheleri. Gözlerinden akan nameler kurtarır harikiriye teşebbüs eden buluşmalarımızı. Altın çağa özlem duyan mahsumiyetin bekâreti tılsımlar duygularımızın usaresini. Ve damıtılır damla damla akar âbı-hayat...! Helezonvari bir incelikle yargılar kâbuslarımı hükmünü vererek zehirler kuruntularımı Sonra bilir misin Melimsa..? Bir güneş olan ,gözlerime sinmiş dudaklarınla buharlaştırırsın özlemin denizini. Düşlerimin ufkunda bulutlar olur. Kâbusun soğuk sülietinin esintisiyle bir temmuz sağnağı olur buselerin... ve söndürür anılarımızın bahçesine düşen ateşi.. Yaşanmamış aşkların mahmur hülyalarıyla demlenmiş olan sevdamızın cılız ışığının hüzmeleri yol gösterir mezarlıkta dolaşan duygularıma. Azgın düşünceler fırtınasında savrulan bir tomar körpe duygum, tövbekârlığın gülünçlüğüyle telkin olmuş geçiken gözyaşı pınarlarını akıtır İşte böyle Melimsa’m geçmişin küllerinden kamaşan gözlerim mutlak bir buluşmayı arar çılgınca.! Hatırlıyor musun? Sarı gecenin kasvetli şafağında kırmızı güllerimizi ikram edemedik çünkü ’kırmızı’büyük bir günâhtı oralarda Ah bu gece Melimsa’m Sadık yüreğim için geleceğin dehlizleri hevesli bir gerilim olur . Sensiz geçen her an için günah çıkarırım geçmişimizin ikonaları önünde. ’Yokluğun’un’ anlamsızlaştırdığı yaşama tiksinerek bakıyorum ‘‘mutlak buluşmayı’’doğuracak bıçağa bakıyorum heyacanla Tam yüreğime...! Biliyor musun Melimsa’m Akacak kanda gizlenen pusula kırmızı güllerle döşenmiş yollardan getirecektir beni sana Gözlerinin ışıltılı dalgalarıyla ölümsüzlük kumsalına vuracaktır nâçiz bedenim Tüm soruları yaktım beynimde. Beni sana getirecek yol; ’Bu’! Mutlak buluşmayı yaratacak bu! Altın çağın kapılarını açacak;’Bu’ ! Buna inanıyorum Melimsa’m Acizlik deyil benimkisi pişmanlık hiç deyil. Sende yaşam gizli Sende yaşamak için ölmek istiyorum Melimsa Tam yüreğime.. Yüreğimdeki hazine hebâ edilmesin diye Yüreğime saplayacağım bu bıçakla Doğacağım Melimsa..! ve tüm mirasımı: özlem bahçemde açan iki damla göz yaşı nostaljik şiirin tozlu raflarına kaldırılmış bir bûse hüzün ve ıstırap taşlarıyla örülmüş bir sevda yolu ve kırık dökük birkaç sevgi portresi bırakacağım gerimde |
Paradokslarla kelepçelersin beni.
Eros’un tesellileri bile söndüremez
merak odunlarıyla yakılan ateşi.
Bir kıvılcım
anılarımızın ormanına düşer,
târu-mâr eder tuğba ağaçlarını.
Ebruli bir izdiham olur Melimsa
fırtınam
şiirdeki
sessiz
ama
etkili konuşkanlığına hayranım.
-seni okumak çok keyifli
o güzelimsi
o esmer
o kurdi yüreğin dert görmesin...