Çıkmazda
Kudüs’te mevsimlerin sürgün yedi takası,
Büyük alem çıkmazda dilinde tatlı narkoz. Bizde ağlak yalanın bitmek bilmez cakası, Aradım yok günahta bu dertten ağır balyoz. Mideler mi deşili ağızlar mı dikili? Boynumu koparsalar ancak böyle susarım! Nefsimin de nefsi var ta önünde dikili, İnsan böyle mi insan insanlıktan kusarım. Aslı yok bomboş sahne boş yere yanan ışık; Bir çürük tuğla dünya derin, soğuk bir kuyu. Biz seyir koltuğunda evi soyulan alık; Dövülecek çeliğin küpünü kıran suyu. Okun tüyleri yoluk, kılıç kör ve yay kırık; Sinmiş ufkun altına ağlıyor şanlı miğfer. Doğup batan günlerde bir hüzünlü hıçkırık, Esir mi o, mermere tövbe ettiren asker... Yankılarda dokunmuş tarihin akışından Bana miras bu şehri hırsız köpekler çaldı. Koca Selahattin’in kapkara sarığından, Kala kala elimde bir taşınmaz yok kaldı. |