İŞTE HAYATIMİŞTE HAYATIM ( I. Bölüm.) “ Zamanda geri dönüş “ Hadi bir hatırlayalım dedim de ilk aşık olduğum güne döndüm.. Ankara / Kızılay-1957/25 Ağustos. Ertesi gün Radyo evinin önünde buluşma.. Zafer bayramı kutlamaları başlıyor. Radyo evinin önünde askeri araçlar... Adı Nebahat..Erdek’li,1940 doğumlu. Tanışmamıza vesile olan ailenin izniyle Gençlik parkına girişimiz El ele heyecanım dorukta Siyah tafta etek beyaz puanlı. Düz siyah topuksuz pabuçları Beyaz bluzu ve siyah topuzlu saçları bir sıra beyaz inci dişleriyle. Hiçbir aksesuarı yok. Aklımı başımdan alan şahane tebessümü.. Ben hep olduğum gibi traşlı dalgalı saçlarım,36 paça siyah pantolonum ve siyah kapalı piyanto ayakkabım pırıl pırıl cilalı..( Bobstil takılıyoruz ya..) Parkta el ele çeşitli seyirlik eğlence, dönme dolap, hayvanat bahçesi aynalar, salıncaklar.. Gecenin saat üçü olmuş !..Tanıştıran ailenin iki oğlu ve yardımcıları bayan bizimle.. Kayaş banliyösünde anacığımla oturuyoruz.. O saatte tren yok.. Eve döndük ve o gece ev sahibinin salona serilen yer yatağında sabahladım, uykusuz.. ( Tanışmamıza vesile olan çok değerli aile bireylerinin her birisine sonsuz teşekkür ve fani hayatı terk edenlerine Allah’tan Rahmet mağfiret dileklerimle hep dualar etmekteyim) Ertesinde ana-oğul, bir gül demetiyle kız görmeye/istemeye gidişimiz. Anacığım bayıldı gördükleri karşısında ve “ Oğlum, kaçırma bu kızı, verirlerse evlen. Bak inci gibi dişleri var, sağlıklı olur böylesi kızlar..” vesaire diyerek tembihler ediyordu. Ankara’nın Ayrancı diye, o tarihlerde bağlık bahçelik çok geniş bir semtinde kooperatif evleri yapılıyormuş, tanışmamıza vesile olan Günuğur ailesinin de onlardan birinde daireleri varmış, henüz iskelet halindeki inşaatı görmemizi istediler. Dolmuşla gittik ve inşaatı bulduk. Bir ara oturmamız gerekti ve Nebahat betona oturdu, benim tereddüt ettiğimi görünce eteğini betona serip “ gel otur, elbisen kirlenmesin..” falan diyerek beni yanına oturttu. El eleydik artık , ve mutlulukla gülümsüyorduk ikimiz de. Dönüş yolunu yürüyerek eve geldik. Yolda rastladığımız küçük bir gecekonduya bakarak “..bizim de böyle bir evimiz olsun isterdim “dedi. Gecekondunun sac levhalarla kaplı damında saclar uçmasın diye taşlar, otomobil lastikleri ve başka ağır şeyler vardı.. Devamında,” ..Sen işe gidersin ,ben yemek yapar sefer tasına koyar seni uğurlarım. Dönüşünü bekler boynuna sarılırım, sen dinlenirken sana şarkılar söylerim...” diyordu.( Yıllar sonrasına şarkılar söylerdi mutfakta iş yaparken.. Gayet düzgün okurdu ve bazı makamların gerçekten hakkını vererek söylerdi. ( hayali cihan değer ) dediklerimizden... Mehmet Cemalettin Bayhan |
Özverili anlatımıyla harika bir şiir okudum…
Kalemi ve yüreği kutlarım...
.......................................Selam ve saygılarla.