söyleşkenin çıkmazıyaşamın tekeri yalpalayan rakı (m) sarhoşluğu alçak tepeciklerin dudakları yükselen çığlık gül (me) çocuk olurum bak şimdi rüzgar koşturanı bir çıtalının peşine imbat bahçede yeşil çiniler motifliyorken yitik ustalar o kentin kubbesine olasılık kayması da olsa uzak türküler nakaratlayan denizin lacivert teninine uzanan dolunay bulutları içmeden yarının ırmaklarını ekebilirim evrenin semahını tütsülerken kırlar buğulu camların demir parmaklıklarına nasıl cömertti dünden önce yoksul avuçların çatlaklarına toprak aksın kıblesine düşen uğultu tan sarhoşluğu güneşin turunç kokulu saçlarında bu gece tüm şekerlemeler ve sınırsıza düşler çatıları pamuk helvadan kasabanın esmer çocuklarına anaforlarda kıvrımlar büyüyor ceviz beşiklere yedi başlı ejder siyah zülüflere nasıl da yakışır eğrisiz ormanlar gül (hadi) bitimsiz kahkahaların kilitlerini kırıyorlar taş dudaklarıyla yüksek ökçeli bağırgan idoller kesif bir kıyılığın metropolünde onlar sadece gülümsüyor kuşlar da konuşmadı zamansız gidimlerin kambur bezirganları sandalcı ve mezarcı siz uzaklara gidebilenler gelin (cik) şarabı içtiniz değil mi metaforlar kümeleniyor göz bebeklerinizin duvağında söylesenize (söyleseler ölesiye sarhoşlukların diyeti neydi ölümlü tanrıların katına . |