TENNURE
Nevbaharlar geçti aşk eşiğinden
Kimse bilmez pervanenin halinden" Sen ve ben bin atlının dizgisinde, Dört nala sürsek de düşlerimizden, Arta kalmış en güzel sevdaları, Bitmeyen mevsimlerin bahçesinde, Sen ne bülbüldün benim gülşenimde Ben ne çiğ damlası loş pencerende. Erguvanlar misaliydik ikimiz, Sonbaharda mor hayaller ve bedbin, Mehtabın bezgin ışığında gölgen, Sanki iplik iplik çözülen remiz. Gökyüzünden devsirilmis laleler, Soyle simdi hangi kör iklimdeler? Hangi akşamlarda kaldı öpüşler? Tan yerinden aksi vuran hareler? Cismi senden fîrari ruh yakınken, Hangi aşka boy verir yaseminler? Nevbaharlar düştü aşkın gözünden Kimse bilmez eriyen mum halinden Dönebildigince esrik kelebek, Döndü bulmak istediğinden seni, Kaybolan atlaslarin ortasında. Bir semâzen hû çekerken derinden, Örtülen üstüne binbir yerinden, Nur saçan bir tennuredir suretin. Kardelenler misaliydik ikimiz , Kardelenler, aşka giden bir dehliz Yaprağından çatlamış tüm damarlar Her zikir çeken misâli kanarlar Toprağından koparılmış çiçekler, Söyle şimdi hangi zor seferdeler? Hangi akşamlarda kaldı acemler? Bir yarım bestenigardir tum ezber Söz kırılmis, saz kırılmışsa eğer Hangi aşka ses verir nihaventler? Nevbaharlar geçti aşk eşiğinden Kimse bilmez pervanenin halinden" |