AĞLARKEN ELİF, ELİF DİYE DİYE...Ağlak bir mısra tedavülden kalkan Günün goncası O örtüde saklı sihri kelamın. Anıp da es geçtiklerimiz Sevip teyakkuzuna yenik düştüklerimiz. Biz kimiz peki, demekten Gına gelen bir atlasta Dünün haritasına diktiğimiz çubuklar Yana yakıla esiri olduğumuz zamanın ve elemin En naif düşesi. Hanidir, kaynağından yoksun Batılında ömrün Kör kütük âşık Mutluluktan yoksun Nakşına elemin Demir attığımızın da tecellisi Her şiir. Nemalandığımız kadar Karalandığımız her gecede Beyazın zafiyeti Bir kurum tanesinden sızan o siyah sitem. Nakşedip günde Aslında konuşlu iken genelinde ömrün Bir diyez Bir niyaz Bir serenat kadar Yükseklerde volta atan Naif bir düş Elbisesinden akan o derin ve uçuk mavi Gözlerin ufka dirayeti Aslında önünde hep perde Göğün ritminde Kayıp bir gölge adeta Yine için nüksettiği, Dış sesin esefle lekelediği. Gün dönse bile siyahın tenine Gül solsa bile Ağlarken bülbüle Sert bir reverans Düşkün sözcüklerin önünde Bağdaş kurduğumuz Rahlesi yine Harfleri kayıp yürek alfabesinin Bin naz bin selam Bin bir cefa Sürerken kimi sefa Neyin derdi de Gecenin indinde Bir noktada takılı gözlerimiz Ağlarken Elif, Elif diye diye… |