ADIMI ŞAİR KOYMADIĞIM EN GERÇEKÇİ VASFIM...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Zamanın yelinde nöbete duran şaibeli bir çiçek Nazarında içimdeki atıl sevgi ve sefası adeta Süregelen zulmün ikilem yüklü macerası. Sonlardan ayrı başı kayıp yakalarda; Zamanın ve mekânın anlamsız fasılalarında Hükme varan deli cesareti bir taassup Kadar vakur ve çelimsiz bir nizam. Göğün pembesinde saklı günü birlik idam Bir de yüreğin penceresinde açmaya mecali Olmayan bir karabatağın gölgesinde Beyazın siyahla ölüme nifak sokan duası. Yürek matemle eğilip bükülmeden; Zanlar tekelinde zalimin yüz sürmeden gerçeklere Hakkaniyet babında sevip de tasası kime Düştüyse bir cenk adeta Varlığın ifşası Mukadderat deyip de geçenlere duyurulur hani: Ne gelmiş geçirmiş yankısı dünün Ne yarınlara delalet Kehanet erbabı Çingene’nin Buruşuk elinde o solmuş çiçeğin Yalan seyrinde bir hüküm Aşkın ifası benlik dilinde Naaşına hâsıl Kerem’in aradığı sevdası. Hayli derinde tezahür gösteren Şaibeli gölgelerden alıp boyunun ölçüsünü Kimlik derdine düşen faninin Yüz görümü mutluluğu Her acının özleme bandığı; Aşkın bunca duygu arasında kaynayıp Ufka vardığına delalet Hüznün bir diğer adı. Yana yakıla seyrinde ömürlük biletine kim talip? Kim yakın İlahi Aşkın rahmetine? Kim vakıf hazin dolu mazisine Cefa babında yutkunup İki kelimeyi bile geçmez iken Hayatın şerecesinde Kaynakçan kâh güfte kısalığında Kâh ön sözü kayıp romanın en asil kahramanı Kayıplarının nezdinde Çaldığın o dinginlik şarkısına en yakın mazlum Kibrin ve kinin fink attığı dünya denen cehennemde Varsa yoksa kimin derdi tasası. Hadi, o zaman örtelim üstümüzü Kavuşmadan gece şafağa Örtünsün de gizemin azası Belki yenik düştüğümüz kadar da yaralıyız Hatta daha da beteri: Ölümün gözünde savrulan hangi soluk yaprağız da Dalımıza meftun ve yangın yüreğin en sefil Misafiri yine aşkla çıktığımız yolda Şerrine lanet okuduğumuz iblisin de Düşmeden diline Yakalayalım o meşru zamanı. Hakkın dilinde hangi mazlum? Hangi sabi? Dertli misali konuşlandığımız rahmeti Peyderpey çekerken sineye Bizler ki yaralı ceylandan çaldığımız kalbi Teslim etmeden cennetteki yerine. Hörgücü nefsin, tutuklu bir yalan Zikreden teninde elemin Gönül gözünden sızan neme bile Kıyamazken işin aslı. Yorgun bedellerin hükmü Bedelsiz zincirleme kazalarında Ölü neşenin zikri Bazen tokat misali Çarparken ardı ardına Kapanan kapıların o paslı kilidi Yine, diyebilmek bile yangın yeri Hallerin zannı; Yüreğin mahmuzu Yorgun kıyamda Akla zarar içine düşülesi isyan. Bir mabedin teşrifi: Akılsız bir aşka düşüp de Başından eksik olmaz hani O sarı beyaz kavak yelleri. Zemheride donmak de neymiş, Diyenlere değil mi yüreğin temennisi? Bir kez sevmeye görsün Kaçınılmaz mevsimin kibrinde Kanayan her hücresinde Şiir misali bir yorgunluk Adımı şair koymadığım En gerçekçi vasfım: Şiir yer şiir solurum, demek de neyin nesi? Diyenlerden özrüm Galip geldiğim şu yüreğin cenazesinde Bilumum sıfat alır da başını gider hani… Varlık ne kıstas Ne metazori bir zulüm. Defni mi zor doğum dediğin Her yeni başlangıç mı kabullenesi? Yoksa şiar edindiğin hüzne kenetlenen Deli dolu imgelem: Bazen zuhur eden teselli Kelamın yeknesak ve hayli tık nefes şanı Sözcüklerden alıp da ağzının payını. İçine düşülesi şüheda Mermer lahit zanlı tebessüm Yorgun zikrin bir kinayesinde Yer içerim her zehri Zıpkın misali neferine dokunduğum Aslında hayatın çekili perdesinde Ara verdiğim her yeni sekant Sözüm ona yazıp yandığıma kanaat getirmek de Neyin nesi? Aslıma vakıf Dünüme yeniğim madem. Terennüm yüklü yarınlarda Dolup taşıyorum Kerbelasında mevsimin Okunmadık hutbesinde yaralı şehrin: Kazan kaldırıp da rüştünü ispatlamak mı Elemin? Yoksa bentlerde dokuduğum her katresi Edimlerin yüzü suyu hürmetine Gerdeğe giren gelin misali Her şiirin basıldıkça bam teli. Bir şiire gebe gece madem Yana yakıla yaşamak mı çok elzem? Belki hükümet misali her gövde gösterisi Şiirin tebaasına yenik düşüp de Şehrin kinayeli surlarında Kayıp düştüm gölge misali? Ömürlük içimi olsa keşke şahadetin Bir de dikmediğim kefeni Her gece kana bandığım Vicdandan sızan bir tomurcuk Açmasına çokça zaman var Elemin baş şehri her yaprağı Okşarken usulca Baş koyduğum neşemde bile yok iken ismim. Bir gülde bir de söylenmedikte keramet: Gülmeyi ben dilemedim Vazifesiydi evrenin belki dirliğin teminatı Her ölümü içime çekip İçlendiğim ne çok yüksünlük Gaipten gelen bir selamı erdem bildiğim Bilmediklerime bile kefilim. Zuhur eden naaşında gölgemin Kayıp giden toz bulutunda Sözüm ona kuyruklu bir yalan Kayıp da içine düştüğüm onca zikri Derlediğim her yeni günü Şiir tadında bir ölüm dileyip Boydan boya serildiğim kabrinde özlemin Dinginliğin reçetesi: Reddi güç kabulü güç Edindiğim değil ertelediğim her yeni gün Darlandıkça sefasına biat ömrün Kabzasına attığım her çentik Dinginliğin huzurunda bir sefil fani. |
Şiirin; yazılışı mükemmel, geçişler mükemmel, akışı mükemmel...
Gönlüne ve kalemine sağık...
............................................... Saygı ve selamlar..