Limon Ağacı I- Melahat Teyze
Bana çok yazıyorsun diyorlar
Bilmiyorlar ki içimde koca bir limon ağacı var Yazmazsam kelimelerim ağzımda ekşiyorlar... Bir de uzun yazıyormuşum Bunca limonu seyreltmek gerekmez mi? Mutaassıp bir evdi bizimkisi, Kısa şeyler hoş karşılanmazdı mahallemizde Karşıda oturan Melahat Teyze akşam üzeri içine don giymeden, kül dökmeye çıktığında kahvede bayram olurmuş gerçi Babam o akşamlarda eve, hayli eğlenmiş dönerdi... Melahat Teyze’ye on saniye bakmak, yoksul mahallemizde pavyonda kadın oynatmak gibi bir şeydi... Kırkbeşlik bir kadının baldırından hayata tutunacak kadar düşkün adamlardı hepsi de... Oğlu Kamil askere gideceği hafta, kardeşinin topunu almak için inmişti kuyuya... Beline ip bağlasalardı keşke... Aslan parçasını, elinin kınasıyla gömünce, Erkenden menopoza girmişti o da... Evli barklı adamlardı hepsi de Ama fırsatını yakalamışken hayata tutunmak lazımdı... Acılı bir annenin baldırından da olsa... Babam Melahat Teyzenin beyazlığını övdüğünde Annem; en fazla otuz beşinde, şefkatiyle bir kadını esirgeyerek sarmalardı... Ne kızardı babama!!! Onun gibi olmak isterdim böyle anlarda Belli ki babam, aklı uçkurunda bir hovarda... Kamil bahçeye limon ağacı dikmişti, Olmaz ki Ankara’nın soğuğunda... Melahat Teyze gözü gibi bakmıştı ağaca, Dibine kül dökmesi de ondandı... Yine de kurudu... Ben de içime diktim Kamil’in limon ağacını... Yaşasa belki yavuklum olacaktı... Şamil dedi ki "abim istetecekti seni, askerden döndüğünde..." @merijaani |
şiire konu ve aşk kokan hüzünlere gebe