KADİM ŞEHİR; İSTANBUL
Tüm hengâmeye aldırmadan yaşar
Sessiz, vakur ve tutkundur şehir Milyonlara bölünmüş bir ciğer Çöl tanesi kadar hücre, nefesini çeker Adımlar, bedenler ve eller Sürtünerek, koklayarak alnından öper Bin bir geceye mahsus hikâye ve rivayet Her birini bağrının mavisinde besler Güneş doğar, söner cadde ve sokak Tabanlar gezer bedeninde; bir bak Çiğnemedik kalmaz, yüzünü bir kul Hazarfen misali, uçur beni İstanbul… Cami, çeşme, medrese, türbe Takıları serpilmiş, incileri gökte Sarsıyor gören gönülleri ince bir minare Secde eder şehir, alınlar yerde Güfte, melodi, ikram ve safa Uzanıyor ve doğruluyor; Galata Sultanların kalbi atıyor, gönlüme hulul Bir sen gir içeri payitahtım İstanbul Mevsim atar, kalp durmaz, işler zaman Yeni nesillere süslenir, tazedir mekân Lisan, renk, inanç ve vicdan Gir sınırıma nas, kör olana her yanım zindan Vakit ikindi, yemin ediyor Yaratan Taşın çemberinde “huzurda” Hamid Han Son sefere ilerlerken vapur ve insan Gökyüzünden şehre, çöküyor katran Sırtımda Süleyman, giriyorum Ağa kapısından Önümde “öküz geçidi”, solumda Eyüp Sultan Parmak ve aya yürekte, gözler ayaklara düşmekte İstanbul başını karanlığın yüreğine gömmekte Önce kandil yanmalı sonra cadde Sessiz ol şair kedileri ürkütme Aksiyonu tükenmeyen bir mısrasın “İstanbul, Fatih’e yar, Fatih’e diyar olansın” Fecir vakti göz kırpıyor yelkovana Su şırıltısı aksediyor meydanlara Bir bir yanıyor ışık, selamın sonunda güneş Var mıdır İstanbul’a denk gelecek bir eş Tek sınıra denk gelse âlem Baş şehir olmaya mahkûmsun İstanbul Düşmüşsün Peygamberin diline bir kez; Beş vakit değil, her vakit “Bir Fatiha’ya muhtaçsın İstanbul” Not: Fotoğraf Fatih DAĞLAR’a aittir. |
Gönül dostu; şiiriniz anlamıyla anlatımıyla güzelce yerini bulmuş...
Çok Beğendim.
…………………. Saygı ve Selamlar…