bazen yoklarlar beni (*)
fırlatırsın uzaklara ezgin bir bakış
içim de depreşen bıçak sancısı salarsın tüm enerjini görüş ufkunda dinmez içimdeki nehrin acısı şiir garip sözler bitkin gönüller hasta yoklarsın film şeridinden kaybolan yılları yıldızların bağrında yüreğim yasta ne kadar canlıdır hatırlayabildiklerim? bir ömrün çilesi sığar mı bir kaba? bağrım da büyüttüğüm acıya merhaba elimin kiri deyip yıkayıp atsam duyarım derinden sarsıcı bir ahı bırak uyandırma katmerli günahı peki alır mı içimdeki tüm birikmişleri? hafifler mi bilemem tarifsiz yaralar niçin kapanmıyor bu deli fişek? anıların derinliği gömecek beni yoksa içimdeki şimşekler korkutuyor mu? hangi deli fırtına dönüştü hortuma açsam içimi, alev alev yakacak beni bir pişmanlık nidası ki; patlar yüzümde kaybettiğim yılların acısı kimde? bulutlarım yaralı kurudu göz yaşım yıllarım boşa gitmiş her şafak vakti güneşin omuzundaydı senin gülüşlerin kitabın sayfasındaki çizdiğim eli imtina ettin tutmadın kayboldu yıllar bir kalemde çizilen kalbin yarası yirmi yılda zor geçti gittin gideli ruhumdan bir ateşti düşen otağına inledi şarkılar yandı alevden beklenen bir yolcuydu gizemli yollarda aynalar puslanmıştı kayboldu siluet ne ümit kalmıştı ne gök rengi bakışlar bir hayalin köşkünü sunmuştum sana sessizdim kendi bağımda sustu bülbüller üzüntüsünden intihar etti açan tüm güller tüm harflerim yitikti hepside öksüz unuttum konuşmayı sessiz ve sözsüz limansız bir kıyının sahil şeridinde gelmeyen bir geminin mahzun kaptanıyım gözlerimde büyüyen yitik çiçekler sen ağlattığın bir kalbin hırçın celladı çöl akşamlarındaydı her gün yüreğim çığırırdı türküsünü seher yelleri ve yalnızlığımdı feryat eden cellat satırında işte bir aşktı bu, günahsız esareti, son bulmuştu bir ölümün sessiz kucağında elimdeydi bir mendil gibi solgun hatıralar ve inleyen şafaklardı düğüm atmıştı boğazımda. *** yusuferdoğan (*)hazin bir ilküvez hikayesi(ünye) |