BİR AKŞAMÜSTÜŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiirde kendi köyümü anlattım. Köy meydanından geçiyor insanlar, ben seyrediyorum. Şiirde geçen karakterlerin hepsi gerçektir. (Çanakkale/Yenice/Sofular Köyü)
Bir bebek doğdu Bir akşamüstü. Güneş geri geldi. Annesi gülümsedi Bir ihtiyar dönüp geriye baktı Bir akşamüstü İçi burkuldu Güneş söndü Bir kadın eskiden Geçtiği yollara baktı Göremedi tozlandı yüreği Genç kızlığını kovaladı gözleriyle Göremedi hızlandı yüreği Bir akşamüstü Bir yalnız adam ağladı Ağladı yalnız Akşam da ağladı Gözyaşlarını karanlığa akıttı Bir akşamüstü Birisi sessizce ayrıldı Dünyadan Güneşte öldü Bir akşamüstü Bir yaprak rüzgârsız düştü Bir akşamüstü Ağacın soluğu kesildi Çığlık attı sessizlik Geç kalan çoban sessiz ağladı Aç kaldı gece Gece çobana ağladı Bir akşamüstü Bir baykuş güne başladı Eski bir evin bacasında Gözleriyle bir çizgi çizdi Çapraz bir iki çizgi Yani çarpı oldu serçe Bir akşamüstü Bir köpek yalnızlığına havladı Bir akşamüstü Öksüz sesi yankılandı gecenin içinde Köpekliğinden utandı eli taşlı adam Bir kuzu anasının sesine karşılık verdi Bir akşamüstü Bir destan okudu anası “Koyun gelir yata yata Çamurlara bata bata.” Gelin Ayşe çok oldu sele kapılalı Nişanlısı evleniverdi Bir akşamüstü Bir akşamüstü Sis çöktü köyün üstüne Kahvenin önünde Ümmetin Memet Sandalyesinde kıpırdadı Zoraki aralanan gözleriyle baktı mezarlığın yoluna Kulağındaki kirli pamuğu Tepti iyice yerine Akşam ezanı duyulmadı İmama uyulmadı Hakkıcık Hakkı yollandı evine Bir akşamüstü Ekmeksiz çorbasız odunsuz Yamuk basarken Yamuk bacakları Yamuk dünyanın yükünü çekerken Yamuk yamuk düzledi hayatı Neden yamulduğunu bilmeden Deli Mıstava yem attı güvercinlere Kerkenez kuşuna bir küfür salladı Bir akşamüstü Okuma yazması yoktu emme Bilebilmişti Arabistan’ın yolunu Okuyamasa da cep telefonundaki numaraları Dönmüştü leylekler gibi aynı köyüne Ebceti iyi biliyordu Elhamı da Okuyordu anlamını bilmeden Cennet garantiydi görmeden Kılıç Dede hızlandı yetişmek için namaza Bir akşamüstü. Bastonu daha hızlıydı Kılıç Dede’den Aksakalı arifti Kendisi gibi ağırbaşlıydı Ayağının altındaki yol Hiç bitmemişti Sütünü zor yetiştirdi Goca Bekir Bir akşamüstü. El arabasını bir çocuk sevinciyle İtelerken Süt üretmişti birkaç kilo Bir derenin suyunu bulandırmıştı Ağlatmıştı balıkları ve de kurbağaları Arkasındaki pisliği görmemezlikten gelerek Bile bile Bir akşamüstü Kambur Emin çekip gitti Bir akşamüstü Sırtındaki kambura inat Dürüst adamdı. Belki de tek cennetlik adamdı Bu Dünyada karınca gibi yaşadı Adam gibi öldü Güneş bile ağladı Kiremitlere Güneş damladı. Bir akşamüstü Kör Memedin evinde yanmadı lamba. Bir akşamüstü Çakmak çakan birisi bulunmadı Sessiz ve yalnızdı ölüm Yalnıza daha yalnızdı gece İsli çıraların gökyüzündeki izi kayıptı Körün ışıkla ne işi olurdu Körün ışığı olurda Görenin olmazdı İstisna yaşamadı Allahın körü. İstisnasız öldü Bir akşamüstü. Bir çocuk peşine düştü ekmeğin Bir akşamüstü Anasının tembelliğini tamire düştü Köy yerinde köy ekmeği Ne gezer! Çocuğun anası mahallede gezer. Yoğurdu dedesi ezer Ağlar ekmek Bir akşamüstü. Doldurdu suyunu Âşık Memet Cazladı gitti külüstür motoruyla Bir akşamüstü. Başladığı yere döndü Berberin Hasan Süt sağmayı da öğrendi Allahın tosbası İneği yeniden keşfetti Öküzlük hâlâ pirim yapıyordu İstanbul’un taşını toprağını yaladı yıllarca Aşınmış dilinin tadını arar şimdi Çocukluğunu yitirdiği yollarda İneğin ardına yapışık gözleri Bir akşamüstü Efe Memet yaktı cigarasını Onun bildiği yok başka Bu Dünya’da Ufuk çizgisi kadar dünyası Elinde yetkisi var Başbakanı seçecek kadar Torunu ağlar işsizlikten O gider burnunun ucunda Bir akşamüstü Yusuf Ziyaların Memet, Durmuş Dayı’sına söyledi çayını İkiz kuzulayan koyununu değişmez hiçbir şeye Hiçbir şeyi çoktur Memetin Hiçbir adım gitmese de hayatı Kuzularını sever Çocuğundan bir gram fazla Sever Ve Döver Bir akşamüstü Çingen Amet zor topladı Çocuklarını Bir akşamüstü Gününü yine yemişti Yavan ekmek İçmişti Köpek öldüren şarabını beleşe Bilek gücünü unutmuştu Midesinde Eli boştu yine Bir akşamüstü Tavukları çoktan tünedi köyün Köyün insanları Tavuk gibi erken girdi yataklarına Örnek tavuk uyumaya Uyumaya örnek tavuk Karışık iş Karışık hayat Yaşamak gibi hayvan Hayvan gibi yaşamak Bir akşamüstü Bir akşamüstü Pinirci Yusuf bir köpeğe ekmek verdi. Köpek kuyruk salladı Kıçını kıvırarak Belli etti yavşaklığını Ekmek yavşak doğurdu Bir akşamüstü Tükendi gün. Gece topladı insanları Zifirî karanlık hayatları. Sabah yeniden dağıtmak için Dağınık hayatın dağınık insanlarını Dağıttı yataklara Bir akşamüstü Yarın yine bitecek Yeni bir yarın gelecek Bir akşamüstü Akşamüstü Yeniden yaşanacak Akşamüstü Yeniden çizilecek Bir gün bittiğinde Bir akşamüstü Ölüme yaklaştığınızı düşünmeden… Hep aynı şeyleri yaşadığımızı anlamadan Yaşamayı anlamadan… Anladığımızda Çok geç olacak Bakıp görmediğimiz aynalarda Tükettiğimiz hayatımız Hangi mutluluğu yansıtacak yüzümüze… Niye yaşadığımızı Niye yediğimizi Niye içtiğimizi Anladığımızda Çok geç olacak Bir akşamüstü Geç olacak! Ot gibi yaşayanlar Ot gibi ölürler. Köyün ortasındaki meydan Ot gibi yaşayanlara Ağlayacak Bir akşamüstü. Sabah olunca da gülecek. Zaman değirmeninde öğüttüğü İnsanlara gülecek. Boş yaşayanlara daha çok gülecek Bir akşamüstü Zaman öğüttüğü bir kişiye üzülecek Kimse fark etmeyecek O kişiye O kişi daha çok üzülecek Bir akşamüstü Akşamüstü Yine gelecek. Gelecek Sabahı müjdelemek için. Bir akşamüstü. Bir Güneş daha ölecek. Akşamüstü de ölecek. 7.01.2011/Kepez/Çanakkale |
Gönül dostu; şiiriniz anlamıyla anlatımıyla güzelce yerini bulmuş...
Şiir şahane...
Beğendim.
…………………. Saygı ve Selamlar…