VE YOKTUN
Gözlerimi koşturdum maviliklerde.
Bir sağa, bir sola koşturdum, en uzaklara. Yoktun. Telaşlandım olabildiğince; Sordum, soruşturdum. Sanki de hiç görmemişlerdi seni. Kendi kendime sordum bu defa, Seni en son ne zaman gördüğümü, Hangi güzel günde beyaz beyaz süzüldüğünü, Maviliklere hızla dalıp çıktığını… Bulmaya çalıştım alelacele. Maalesef yine yoktun. Onca koşturmanın, onca aramanın, onca sormanın sonunda, Acaba sen var mıydın diye sormak geldi içimden kendime. Ama seni görmüştüm ben; Duymuştum sesini rıhtımda. Bembeyaz süzülüşünü ve maviliklere dalışını hatırlıyorum hâlâ. O halde sen yaşıyordun. Ve de yaşamalıydın uzun müddet. Ama şimdi, ama şimdi nerdesin? Nerdesin ey martı? Martı mı? Doğru ya, adın martıydı senin. Yarın seni daha rahat bulabilirim, artık. Çünkü sen martısın. Martı olarak arayacağım seni. Ve bilecek köşedeki simitçi, Parkta oynayan çocuklar, genç kızlar, park bekçisi vesaire… Bütün gece hiç uyuyamadım, biliyor musun? Seni düşündüm maviliklerde. Kanatlarından arta kalan esintiyi duydum, püfür püfür. Uyuyamadım demiş miydim bu gece? Varsın olsun, ne fark eder? Seni bulacağım ya bu gün. Erkenden kalktım ve giyindim. Çıkmalıydım dışarıya hemen. Simitçi çocuktan bir simit almalı, Ve seni sormalıydım, martıyı. İşte demeliydi o da, İşte şu ilerdeki koydalar bu gün. Oraya doğru giderken ben, her gördüğüme söylemeliydim: Nihayet buldum işte, demeliydim. Ama hiç de öyle olmadı. Senin yerini ne simitçi, ne çocuklar, Ne kızlar, ne de park bekçisi… Hiç biri bilmiyordu seni, martıyı. Görmediklerini söylemişlerdi zaten daha önce de. Neden, neden diye sorup durdum kendi kendime. Neden gitmiş olabilirdin maviliklerden? Akşama yakın buldum, onca sorunun yanıtını. Mavilik, mavilik deyip duruyordum ama… Ortada mavilikten eser yoktu. Bulanık ve pis kokan bir deniz; Ve asık suratlı insanlar! |
Bir sağa, bir sola koşturdum, en uzaklara.
Yoktun.
mavilikler umututr...bulacaksınız mutlak..papatyalar yüreğinize