Yer ağlıyor gök ağlıyor 2
Vahşi artık mahsun bir sahabi
Adının arkasında radıyallahu anha Saklandı direklerin arkasına Görünmemek için Kainatın Sultanına Kimi zaman gözyaşlarını ceyhun etti Akıttı yanaklarından aşağıya Kimi zaman bekledi bir nazar Bir göz göze bakış daveti alma umuduyla Ama..Olmadı.. Hiçbir zaman bu olmadı! Kainatın Sultanıyla bir an dahi olsa O an bir saniye bile olsa o mutluluğu yaşayamadı Canlar sunulan Kainatın Sultanıyla göz göze gelemedi.. O yürek buna nasıl dayandı? O teveccühe nail olamamak Tıpkı yağan yağmurun altında ıslanamamak Çöl sıcağında kavrulmak gibiydi Acılar kalbini delip geçerdi Attığı mızrak gibi Vicdanını paramparça ederdi.. Bu hüznün adı; gurbetti..hasretti..çileydi..dertti..kederdi.. Vahşi hep mahsundu, hep boynu bükük gezerdi.. Sanki tecrit edilmişti doğan güneşin ışığından Karanlık gecelerde dolunayın nûrundan.. Günler geçti.. Izdırabın deminde aylar yıllar geçti.. Ve..Efendimiz ötelerden dâvet aldı Bıraktı Vahşi’yi ve ebediyete irtikal etti.. Vahşi perişan.. Aradı her yerde Kainatın Sultanının bir bakışını Nazarını, izini, aşkını, sevgisini Yoluna kurbandı.. Bir yolu olmalıydı Bir fırsat yakalamalıydı.. O acı mağlubiyeti bir galibiyetle örtmeliydi Kararan gecelerini gün ışığıyla değiştirmeliydi.. Ve..İşte fırsat yaklaşıyordu Efendimiz sav in uzaklardan Medine’ ye yaklaştığı gibi Karanlıkları boğduğu gibi.. Museylemet ul Kezzab’ Yalancı peygamber ’ Hz Ebubekir döneminin en büyük fitnesi Boğulmalıydı küffarân Mücadele çok çetindi.. Vahşi bu fırsatı kaçırmadı ve.. Hz.Hamza’yı vurduğu mızrağıyla oldu İslama derman Kâhinlerden haber alan Müzeylemetül Kezzab’ı Demir parmaklıklarla çevrili yatağında Öldürmeye kararlıydı ve keskin nişancılığı yine girdi devreye Yüreğinin yangınlarında dağlanan kızgın mızrağını sapladı Bogdu küfrü muzaffer çıktı bu savaştan Kaldırdı düşen başını ve ve mahcup bir edâyla Sultanım..Ey Kainatın Efendisi! Yaktım ben senin ciğerini Seni tanıdığımdan beri yandı benim ciğerim de Nedâmetimle kavruldu durdu yüreğim Paramparça oldu kalbim Nolur nolur söyle! Benden razı mısın şimdi? Bir nebze teselli oldum mu yanan yaralı sînene? Azad ettin mi beni çile kafesinden.. Doldu mu vaktim? Kurtulabilir miyim artık bu zilletten? Belki de baktı Efendimiz O’nun gözlerine şefkatli bir şekilde Ve muradına erdi Vahşi de.. Vahşi sahabenin en düşük mertebeli sahabesi Ey Abdulkâdir Geylani hz’lerinin ’Atının burnunun ucundaki toz bile olamam’ dediği sahabi Büyük bir imtihandı seninkisi Bu dünyada O yaşarken O’ndan ayrı kalmaya dayanmak azapken Sen bu cehennemî azabı tattın yaşarken Mevkin en altta kalsa da Boynu bükük yerde yatan bir gül olsan da Sen sahabe olmakla şereflendin Ama eminim ki razı oldu Efendimiz senden Razı oldu küffarla olan mücedelenden.. Rabbim de razı olsun senden ve bütün sahebe i kirâm Efendilerimizden.. |
Tebrik ediyor yürekten kutluyorum sizi.
Yüreğinize gönlünüze sağlık.
Selamlar saygılar.