Memleketimin Aşklarıbu suları tuzlu, toprağı bereketli, ırmakları delice, dağları yüce karışık, kırışık, labirent coğrafyanın güneşi yorulmadan, yılmadan çağlar boyu gülümsedi yakalayıp da bir türlü; elinden, eteğinden zülfün telinden kimse birbirini sevemedi... akılla işi olmaz, isterik büyücülerin deli saçmalarıyla bir kuyu kazdık önce kadınlarımızı attık içine sonra asık yüzlü çocuklar unuturken gülmeyi aşkın kitabını yazdık siz dalga mı geçiyorsunuz? ne sevişmesi, ne görüşmesi, ne öpüşmesi hepiniz bal gibi biliyordunuz ........................................ birbirimize ne kadar ayıp ve ne kadar çok günahtık. damarımızda aşktı aslında dolaşan toprağımıza da kadınımız kadar sevdalı, yanıktık nereden bilirdik toprağı ve halkı sevmenin suç olduğunu birer birer tıkıldığımız karanlık hücrelerde öğrendik ne kadar çok sevdalı isek, o kadar da sanıktık. bu suları tuzlu, toprağı bereketli, ırmakları delice, dağları yüce karışık, kırışık, labirent coğrafyada bin yıllık sarhoş cehalet ayılmadı bir türlü ayılmıyor anlamını asla sökemediği bağnaz bir şarkı tutturmuş son günlerde özgürlük diyor ardınızı döndüğünüz güneş ne kadar dargın size aslında kin tutacağını hiç sanmam geceleri bile ışıyor yakamozlarıyla bakın denize nasıl çalkalanıyor nasıl da mutlu gamze gamze sevdaları yasaklayanlar erkeğe, kadına, çocuğa dağlara, toprağa, ırmağa, denize hiç özgürlük verir mi size hep yüz çevirdiniz günah diye aydınlık göğe, ufuklara, bulutlara toprağa, kadınlara, çocuklara ve tüm sevdalara şimdi de hiç anlamını sökemeyeceğiniz bağnaz bir şarkı tutturmuşlar ellerinize öyle sarhoşsunuz ki sağlı sollu yalpalalarla .................................. kulağıma tecavüz eden naralarla ne diyeyim ben size Celal Çalık |
özgürlüğü körelttiğimiz, âmâ kalplerle aramak...
kapatıp gözlerimizi özgürlük güneşine bir gaz lambasına özgürlük, özgürlük diye haykırarak koşmak...
oysa ki... özgürlük içimizdeki, beynimizdeki tevazu ve hoşgörü ile başlamazmı?
şair yine yapmış yapacağını taş yerini bulur inşaallah, saygı ve selam ile adaşım...