31
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1907
Okunma
bu suları tuzlu, toprağı bereketli, ırmakları delice, dağları yüce
karışık, kırışık, labirent coğrafyanın güneşi
yorulmadan, yılmadan
çağlar boyu gülümsedi
yakalayıp da bir türlü;
elinden, eteğinden
zülfün telinden
kimse birbirini
sevemedi...
akılla işi olmaz, isterik büyücülerin
deli saçmalarıyla bir kuyu kazdık
önce kadınlarımızı attık içine
sonra asık yüzlü çocuklar unuturken gülmeyi
aşkın kitabını yazdık
siz dalga mı geçiyorsunuz?
ne sevişmesi, ne görüşmesi, ne öpüşmesi
hepiniz bal gibi biliyordunuz
........................................
birbirimize ne kadar ayıp
ve ne kadar çok günahtık.
damarımızda aşktı aslında dolaşan
toprağımıza da kadınımız kadar sevdalı,
yanıktık
nereden bilirdik toprağı ve halkı sevmenin suç olduğunu
birer birer tıkıldığımız karanlık hücrelerde öğrendik
ne kadar çok sevdalı isek,
o kadar da sanıktık.
bu suları tuzlu, toprağı bereketli, ırmakları delice, dağları yüce
karışık, kırışık, labirent coğrafyada
bin yıllık sarhoş cehalet
ayılmadı bir türlü
ayılmıyor
anlamını asla sökemediği
bağnaz bir şarkı tutturmuş son günlerde
özgürlük diyor
ardınızı döndüğünüz güneş
ne kadar dargın size
aslında kin tutacağını hiç sanmam
geceleri bile ışıyor yakamozlarıyla
bakın denize
nasıl çalkalanıyor
nasıl da mutlu
gamze gamze
sevdaları yasaklayanlar
erkeğe, kadına, çocuğa
dağlara, toprağa, ırmağa, denize
hiç özgürlük verir mi size
hep yüz çevirdiniz günah diye
aydınlık göğe, ufuklara, bulutlara
toprağa, kadınlara, çocuklara
ve tüm sevdalara
şimdi de hiç anlamını sökemeyeceğiniz
bağnaz bir şarkı tutturmuşlar ellerinize
öyle sarhoşsunuz ki
sağlı sollu yalpalalarla
..................................
kulağıma tecavüz eden
naralarla
ne diyeyim ben size
Celal Çalık